1970 yılında yaşanan ve Türküye işi sınıfı için gerçek bir dönüm noktasını ifade eden 15-16 Haziran Genel Direnişi, bugünün genç işçi kuşaklarının belleğinde yer etmiyor. Yaşadığımız topraklardaki 15-16 Haziran Genel Direnişi gibi sayısız birçok deneyim, yengiyle sonuçlanan olsun, yenilgiyle sonuçlanmış olsun, gerektiği biçimde işçi sınıfının hafızasında durması gereken yerde durmuyor.
İki taraf arasında süren mücadelede, birinin diğerine karşı başarı kazanması, mücadele boyunca biriktirdiği deneyimleri doğru biçimde değerlendirebilmesine, dersler çıkarabilmesine bağlıdır. Bu şarta bağlı kalındığı sürece, sayısız yenilgiden sonra nihai zafere ulaşabilmek de mümkün olabilecektir. Bu kurala bağlı kalmak, tabii ki bunu gerçekleştirebilecek iradeye sahip olmayı gerekli kılmaktadır. Bu irade sınıfın örgütlülüğüdür. İşçi sınıfının hafızası onun devrimci örgütlülüğüdür. Doğru dersler çıkarabilmesi ise örgütlülüğün Marksizm bilimiyle donanmış olmasını gerektirir. Yaşanan onca deneyime rağmen girilen mücadelelerin çoğundan burjuvazinin zafer elde ederek çıkmış olması, örgütlülüğün “sürekliliğinin” önemini ortaya koymuştur, koymaktadır. İşçi sınıfının sömürüden sonsuza kadar kurtulması, asalakların sınıf iktidarının yıkılmasını, yani toplumsal devrimi, ve devrim için de onun aracı olacak olan devrimci örgütlülüğün yaratılmasını gerektirir.
İşçi sınıfının geçmişte yaşadığı deneyimleri bugünün işçi nesillerine aktarmak üzere etkinlikler yapmayı hedefleyen UİD-DER’in, üstelik ilk açılış etkinliği olarak 25 Haziran tarihinde gerçekleştirdiği 15-16 Haziran Genel Direnişini anma etkinliğinin, sınıf mücadelesine işçilerden yana önemli bir katkı olduğunu düşünüyorum.
Günler öncesinden başlayan çalışmaların sonucunda harcanan emeğin karşılığının alındığı kanısındayım. Özellikle yaşadığımız topraklar üzerinde benzeri başlıklar altında yapılan etkinliklerin program akışının, bir süre sonra politik amaç bir kenara bırakılarak izleyicilere hoş vakit geçirtmekle sınırlı bir anlayışla yapıldığı görülecektir. Böylesi bir beklentiyle etkinliğe gelen emekçilerin etkinlikten sonra o günün anlamına dair hafızalarında bir şeyler uyanmasını beklemek, bu yöntemlerle olanak dışıdır. Oysa UİD-DER’in etkinliğinin başında benzeri bir ruh halinde olan izleyicilerin bile kısa bir süre sonra sahnedeki ruh haline adapte olmaları, yapılan etkinliğin misyonuna uygun biçimde gerçekleştirildiğini ortaya koymuştur.
Türkiye işçi sınıfı tarihi açısından önemli bir merhale olan 15-16 Haziran Genel Direnişi, onu gerçekleştiren işçilerin, bugün toplumda egemen olan umutsuz ruh halini bir kenara bırakıp birleşebildikleri durumda neler yapabileceklerini göstermiştir. Ama önemli bir nokta daha var. Birleşmek, kimi sorunlara karşı toplu tepki vermek bir olumluluğu ifade ediyor olsa da, sınıfın devrimci örgütlülüğü olmaksızın mücadeleyi işçilerden yana nihayete erdirmenin olanağının olmayacağını da göstermiş olan bir eylemdir 15-16 Haziran.
link: İstanbul’dan bir MT okuru, 15-16 Haziran Deneyimi Yolumuza Işık Tutuyor, 1 Temmuz 2006, https://fa.marksist.net/node/1056
Şiddet Toplumunda Gençlik
İşçi Hareketinden: Haziran 2006