Enternasyonal, dünya proleter devriminin uluslararası merkezi örgütlülüğüdür. Organik bir birliktelik olarak Enternasyonal, proletaryanın “küresel” çıkarlarını “küresel” olarak savunduğu, insanlığın kurtuluşuna (komünizme) giden yolun teorik ve pratik ana üssü-karargâhıdır. Marksizm kılavuzunun bizi götürdüğü açık gerçek, emperyalizmin küreselleştirdiği “birbirine bağımlılık” olgusunun, proletaryanın mücadelesini de uluslararasılaştırdığı ve dolayısıyla dünya proletaryasının “uluslararası merkezi örgütlülüğünü” kurması zorunluluğudur. Bunu yaratacak bir “çekirdek örgüt”ün sağlam temelli varlığı, her türlü yerel-ulusal dar görüşlülüğün aşılıp dünya devriminin çıkarlarına bağımlı ideolojik-politik-pratik bir hattın örülmesi anlamına gelir. öncelikli hedeflerin belirlendiği ve bütün güç seferberliğinin bu noktaya yapıldığı Leninist Dünya Partisi, “olmazsa olmazların en olmazı”dır. Bilinç-yürek-irade ortaklığıyla nihai amaca doğru bilinçli ve planlı bir şekilde sıçramalı ileri atılışın tek garantisi böyle bir partidir.
“Kendi” ülke sınırları içinde “kendi sosyalist devrimlerini” bir kez başardıktan sonra, özel mülkiyeti devletleştirmek, kendi içlerine kapanmak ve bu “ulusal” devrimlerini “korumak” için yoksunluk ve yalnızlık içinde “parti bürokratizmine” ve “despotizme” kapıları ardına dek açmak ve eni sonu çökmek biçiminde devam ettirilmeye çalışılmış ve çalışılmak istenen küçük-burjuva devrim anlayışının teorik dayanağı Stalinist “Tek ülkede Sosyalizm” teorisidir. Bu bilim dışı teorinin tarihin acı deneyimlerine rağmen hâlâ savunulup “gerçekleştirilmeye” çalışılması, bunu savunanların düşünsel-teorik çapsızlıklarından veya kişilik özelliklerinden öte, derin küçük-burjuva sınıfsal eğilimlerin dışa vurumudur.
Proletaryanın büyük önderi Lenin’in ölümünden sonra “geliştirilmeye” başlanan Stalinist “Tek ülkede Sosyalizm” teorisi, Marksizmin en açık ve hayati ilkelerinin yerle bir edilerek proletaryanın tarihsel yöneliminin-misyonunun kimlerin yararına ve ne pahasına hiçleştirilip bir kenara atıldığının acı bir belgesi olarak ortada durmaktadır. Bu “pratik teori”, küçük-burjuva milliyetçi blokun, sınıfsal kaygılarını dindirmeye yönelik olarak ve “Marksizme uydurarak” resmileştirdikleri, Bolşevik önderlerin ve Bolşevizme sadık işçilerin kanı pahasına yerleştirebildikleri anti-Marksist bir ibret vesikası olarak aşılmayı beklemektedir.
Devrimci Marksistler tarafından, dünya ölçeğinde devrimci dönüşümler dönemi olarak bilimsel tanımı yapılmış olan proletarya diktatörlüğünün, tek bir ülkenin sınırları dahilinde “yalıtık” bir halde kurulabilmesi mümkünse de ne yaşatılabilmesi ne de sosyalizme varabilmesi bilim ve deneyim dahilindedir. Böylesi bir durum, dünya devrimi bağlamında, proletarya diktatörlüğünün tarihsel-bilimsel-evrensel görevleri ve zorunlulukları yanında, aldatmacadan ve gözbağından başka bir işleve sahip değildir.
Enternasyonal komünizmin yerine ulusal kalkınmacı anlayışları geçirmenin doğal sonucu olarak bütün bir Marksist bilim ve felsefenin içinin boşaltılması sonucunda unutturulmaya çalışılan şu sosyalizmin kapitalizmden daha ileri bir üretim temeli üzerinde salt ekonomik olmayan evrimsel-diyalektik bir sürecin ürünü olması gerektiği felsefi-bilimsel gerçeği, bize, Enternasyonal’in öncelikle ve “işe başlarken” inşasına başlanmış olması gereken en hayati ve öncelikli Marksist ilke olduğunu bağıra bağıra işaret etmektedir.
Bolşevik-Leninist Dünya Partisinin varlığı koşullarında, tam da kapitalizmin eşitsiz ve bileşik gelişme yasası gereğince, emperyalist merkezlerin proletaryasının muazzam potansiyel gücü harekete geçirilerek proleter devrimlerin sıçramalı ilerleyişi sağlanacağından, küresel kapitalizm, gireceği onarılamaz krizlerle beraber devrim ateşini daha da harlamış olmaktan öte bir şey yapamaz hale gelecektir. Ki bu süreç, kapitalizmin kendi ölümünü kendisinin kolaylaştırdığı ve sosyalizmden başka bir yola çıkmasının imkânsız hale geldiği noktaya değin derin devrimci dönüşümlerin dirençle, bilinçle, bilimle gerçekleştirildiği büyük altüst oluşların yaşandığı bir süreç olarak karakterize olur.
Bu görev önümüzde duruyor. Ve bir yanda “diğerleri”, bir yanda da Marksizmin doğrudan sözcüsü olan biricik ve tek “Marksist Tutum”. “Marksist Tutum”la ileriye!
link: K.Kürdistan'dan bir Marksist, Niçin Enternasyonal ve nasıl bir Enternasyonal?, 10 Eylül 2005, https://fa.marksist.net/node/409
Sosyal Forumlar, "İmparatorluk" ve Barışarock
İran’da Kürt Ayaklanması