Barış Bloku, 27 Ekimde, Cezayir Toplantı Salonunda, “Çatışma Değil Müzakere, Savaş Değil Barış” başlıklı bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Barış Bloku bileşenlerinin temsilcileri ve HDP milletvekillerinin de içinde yer aldığı çok sayıda kişi katıldı.
Toplantının açılışını Barış Bloku Eş Sözcüsü Gençay Gürsoy yaptı. Türkiye’nin son derece olağanüstü günler yaşadığına dikkat çeken Gürsoy, seçimler yaklaşırken toplumdaki gerilimin iyice arttığını ifade etti. Diktatörlüğün etrafına kümelenmiş kesimler hariç herkesin bu durumdan rahatsız olduğunu dile getiren Gürsoy, seçimlerden önce bu tehlikeli gidişe dikkat çekmek istediklerini söyledi. “Gerilimli dönemi sonlandırmak için KCK’nin eylemsizlik kararının sürdürülmesi, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması, bir an önce müzakerelere başlanması gerekiyor” dedi.
Bu sözlerin ardından Gürsoy, Barış Bloku adına basın açıklamasını gerçekleştirdi. Açıklamada şu sözlere yer verildi:
“Halklarımızın barış talebinin bombalandığı gün; 102 kardeşimizin yaşamını yitirdiği gün; 500’e yakın barış sevdalısının yaralandığı gün… 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Katliamı tam da silahların susması için yapılan çağrılara KCK’nın eylemsizlik kararı ile yanıt verdiği gün gerçekleşti. Türkiye yastayken; Saray ve Hükümeti bu kararı muhatap almadığını, askeri ve siyasi operasyonları sürdüreceğini açıkladı.
Seçime günler kala Saray ve Hükümeti KCK’nin eylemsizlik kararını kırmak için savaş kışkırtıcı eylemlerini bütün gücüyle sürdürüyor. Her gün Diyarbakır’dan kalkan savaş uçakları dağı taşı bombalıyor. Tam teçhizatlı özel birlikler kentleri, mezarlıkları, camileri, cemevlerini yakıp yıkıyor; sokak ortasında çocukları, kadınları, gençleri infaz ediyor. Devletin istihbarat örgütleri tarafından kimlikleri, adresleri, niyetleri bilindiği halde Suruç ve Ankara katliamlarının faillerine adeta uzaktan eskortluk yapılarak yol veriliyor. Diyarbakır Baro Başkanı bir televizyon programında PKK’nin «terör örgütü» sayılamayacağı yolunda fikir beyan etmesi üzerine, derdest edilerek sabaha karşı İstanbul’a getirilip hâkim karşısına çıkarılıyor. Gezi direnişi sırasında yaralananların acil tedavisini yapan hekimler «cami kirletmek» suçundan mahkûm ediliyor. «Özyönetim» açıklamaları gerekçe gösterilerek yüzlerce seçilmiş yerel yönetici ve HDP üyesi tutuklanıyor. YSK’nın aksi yönde kararına karşın HDP’nin yüksek oy aldığı yerlerde sandıklar birleştirilerek halk başka seçim bölgelerinde oy kullanmak zorunda bırakılıyor.
Daha onlarca örneğini sıralayabileceğimiz, en temel insan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan hukuk dışı ve kışkırtıcı uygulamalarla ülkeyi iç savaşın eşiğine getiren eylemler artarak devam ederken, toplumun çok büyük bir kesimi sağlıklı bir seçim süreci yaşanacağına dair umudunu ve güvenini yitirmek üzeredir.
Bu gerilimli ve öfkeli siyasi iklimi hızla yumuşatmak, çatışmaları sonlandırmak, ölümlerin önüne geçmek, çözümü ve barışı konuşabilmek için, KCK’nin eylemsizlik kararını sürdürmesi, operasyonların durdurulması, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve çözüm iradesini ortaya çıkaracak bir seçim sürecinin yaşanması gerekiyor.
Bu koşullarda her şeyden önce 1 Kasım’da halkların iradesini yok sayanlara karşı sandık güvenliğini sağlamalıyız. Seçmenin «Katliamlar ülkesi olmak istemiyoruz!» diyen iradesine sahip çıkmalıyız. Demokratik siyasetin önündeki engelleri aşmalıyız. Barış Bloku’nu oluşturan siyasi partiler, sendikalar, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları olarak siyasi görüşü ne olursa olsun her kurumu, kuruluşu ve kişiyi seçim güvenliği için birlikte çalışmaya çağırıyoruz.”
Açıklamanın ardından Barış Bloku’nu oluşturan ve basın metninin altında imzası olan kurumların isimleri sayıldı. Bileşen temsilcilerine söz verildi. İlk sözü HDK Eş Sözcüsü Sebahat Tuncel aldı. Ankara katliamının ardında AKP’nin yarattığı gerilim zemininin olduğuna dikkat çeken Tuncel, bombalara ek olarak siyasi bombardımanlar da olduğunu dile getirdi. Yargının, basının özgür olmadığına, toplumu daha da kutuplaştırdığına değindi. Bu durumun ülkeyi etnik bir savaşa doğru götürebileceğini vurguladı. Türkiye’nin sivil bir darbeyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Tuncel, sözlerini şöyle noktaladı: “Eğer bu ülkede savaş çıkmıyorsa bu Barış Bloku bileşenlerinin, HDK bileşenlerinin ve benzer örgütlerin başarısıdır. Barışta ısrar ediyoruz.”
Tuncel’in ardından söz alan temsilciler de 1 Kasım seçimlerinin tek başına kaosu sona erdirmeyeceğine, Ortadoğu’da yürüyen savaşın daha da derinleşeceğine, emekçilerin, işçi sınıfının, gençliğin geleceğinin tehlikede olduğuna dikkat çektiler. Hem barış mücadelesini büyütmek gerektiğine hem de seçimlerde HDP’yi desteklemek gerektiğine vurgu yaptılar.
Konuşmaların ardından basın toplantısı sona erdi.
link: Marksist Tutum, Barış Bloku: Çatışma Değil Müzakere, Savaş Değil Barış!, 28 Ekim 2015, https://fa.marksist.net/node/4545
Türkiye’de Neo-liberal Saldırılar
Dilek Doğan Yaşamını Kaybetti: Katiller Aynı!