Dünyamız 2000’li yıllardan bu yana kapitalist sistemin derinleşen kriziyle sarsılıyor. Burjuva ekonomistler, krizlerin yalnızca finansal sorunlar olduğunu, ekonominin iyi yönetilememesinden kaynaklı olduğunu söyleseler de kapitalist üretim tarzının bu yapısal sorununu gizleyemezler. Gerçekte kapitalist sistem doğası gereği krizler ve savaşlarla, doğa katliamlarıyla dünyamızı yok oluşa sürüklemektedir. İşçi sınıfı sürekli büyüyüp, teknolojik gelişmeler ve üretim artarken, geniş işçi kitleleri yoksulluğa itiliyor, tüketim gücümüz alabildiğine azalıyor. Kapitalizmin ihtiyaçların karşılanmasına değil, kâr elde etmeye dayanan plansız karakteri aşırı-üretim krizinin derinleşmesine yol açıyor. Bir tarafta aşırı-üretim gerçeği varken öte tarafta işçi sınıfı temel ihtiyaçlarını dâhi karşılayamıyor. Artan enflasyon, üst üste gelen zamlar karşısında alınan ücretler buhar olup uçuyor. Milyonlarca insan bir sonraki ayı ya eşine dostuna ya da bankalara borçlanarak getiriyor. Yaşam koşullarımız her gün alabildiğine kötüleşiyor, her gün daha da yoksullaşıyoruz.
Elde biriken stoklar, düşen kârlar ve geri ödenemeyen krediler kapitalizmi derin sorunlara ve çıkışsızlığa sürüklüyor. Kapitalizm bugün bir sistem krizi içinde debeleniyor. Emperyalistler arasında bir hegemonya mücadelesi yürüyor. Bölgesel çatışmalar, sözde “terör eylemleri” ve yeni tekniklerle yürüyen Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşı gitgide derinleşiyor. Milyonlarca insan ölüyor ve milyonlarcası yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kalıyor. Mülteciler zorlu bir yaşam mücadelesi veriyor. Nicesi “umut teknelerinde” yaşamlarından oluyor. Otoriterleşme eğilimi tüm dünyayı sararken, silahlanmaya harcanan bütçeler muazzam ölçüde genişliyor.
Bugün içinde bulunduğumuz koşullarda, kapitalizmin bu derin krizini ve onu yıkma mücadelesinde devrimci öncünün yaratılmasının önemini anlamak ve mücadeleye atılmak son derece önemlidir. Elif Çağlı’nın 2003 yılında kaleme aldığı “Kapitalizmin Krizleri ve Devrimci Durum” adlı broşür krizlerin gerçekliğini, etkilerini ve devrimci öncünün yaratılmasının tarihsel önemini bizlere çok güzel bir biçimde aktarıyor.
Çağlı, broşürde kapitalist üretim tarzının daha fazla kâr elde etme güdüsünün sonucu olan aşırı-üretim krizlerinin somut koşullarını anlatıyor, dünyada değişen dengeleri ve günümüz krizini Marksist kavrayışla ortaya koyuyor. Sanayi çevrimleri konusunda iktisatçıların bilerek yarattığı kavram spekülasyonuna kanılmaması gerektiğini anlatıyor. Canlanma ve bunalım dönemlerinin nesnel koşullarına değiniyor ve kapitalizmin uzun dönemli gelişme eğrisine dair incelemelerini ortaya koyuyor. Marksist kavrayıştan ve diyalektik düşünceden uzak söylemlere karşı, kapitalizmin yükseliş ve düşüş dalgalanmalarını, ekonomik ve siyasal olguların bileşkesi temelinde yorumlamanın önemini dile getiriyor. Çağlı, kredi mekanizmasının ekonomideki canlanma görüntüsünün aksine aslında krizleri derinleştirdiğinin altını çiziyor.
Kapitalist sistem, 80’li yıllarda devreye sokulan neo-liberal politikalarla krizin reel sonuçlarını bir süre erteleyebilmiştir. Fakat çoktandır kriz gerçeği kaçınılmaz bir biçimde önümüzdedir. Emperyalist devletler SSCB’nin çöküşüyle birlikte bir hegemonya mücadelesi içine girdiler. Sistem krizinin içinde debelenen emperyalist-kapitalistler, geçmişte de kaçınmadıkları üzere, bugün yeni bir emperyalist paylaşım savaşının ateşini harlıyorlar. Savaşlar işçi sınıfı için onulmaz acılar demektir fakat savaştan galip çıkan emperyalist güç ve güçler için yıkıcı değil yapıcıdır. Silah endüstrisi ve yakıp yıkılan alanların yeniden inşası emperyalistler için yeni yatırım fırsatlarıdır. Bu sayede durulmuş olan ekonomi yeniden canlanma olanağına kavuşur. Ve burjuvazi bu çıkarları temelinde kentleri yıkmaktan, insanları öldürmekten geri durmaz. Elif Çağlı bunu şu sözlerle ifade ediyor: “Özellikle tıkanıklık dönemlerinde, eğer ekonomiye canlılık pompalayacaksa kapitalist devlet ve silah tekelleri açısından ‘tereyağı değil top’ üretimi birinci planda gelir.”
Buların yanı sıra Elif Çağlı, kapitalizmin büyük krizlerinin ve savaş ortamlarının devrimci durumları tetikleyen faktörler olduğunu da söylüyor. Kapitalizm işçi sınıfı tarafından yıkılmadığı sürece, yeni yükselişler ve krizlerle varlığını sürdürecektir. Dünyayı yok oluşa sürükleyen bu varlığa karşı, şu sözlerle hedefimizi gösteriyor Elif Çağlı: “Giderek daha şiddetli aşırı-üretim krizleriyle büyük spazmlar geçiren kapitalist üretim tarzı, üretici güçlerin bugün ulaştığı gelişme düzeyiyle artık bağdaşmamaktadır. Toplumun ihtiyaçlarının eşit, adil, insan doğasıyla uyumlu ve doğayı mahvetmeyen dengeli bir biçimde karşılanabilmesi bakımından bugün insanlığın en yakıcı ihtiyacı sosyalizmdir. Günümüzde kapitalizmin, savaşları, nice yıkımları, açlığı, kitlesel işsizliği içeren mantıksız gerçekliği karşısında, toplumsal ihtiyaçları insanı mutlu kılacak biçimde karşılayabilecek olan sınıfsız toplum olanağı yer almaktadır. Nitekim günümüzde yaşanan ve ‘ya sosyalizm ya yok oluş’ özdeyişiyle dile getirmeye çalıştığımız gerçeklik tam da budur. Bugün sosyalizm hedefi kesinlikle bir ütopya değil, dünya üzerindeki milyonlarca işçi ve emekçinin mücadelesi sayesinde rahatlıkla yaşama geçirilebilecek gerçek bir olanaktır.”
Çürüyen kapitalizm her gün, yıkılışının nesnel koşullarını hazırlıyor. Krizler devrimci durumları doğurabilecek koşullar yaratabilir fakat broşürde de belirtildiği gibi kapitalizm krizler karşısında kendiliğinden çökmez. Elif Çağlı, krizler karşısında işçi sınıfının nasıl bir tepki vereceğinin örgütlülük ve bilinç düzeyine, doğru bir devrimci öncünün varlığına bağlı olduğunu ifade ediyor. Burjuvazinin ekmeğine yağ süren reformist akımların yerine devrimci Marksist tutumla sınıf mücadelesi vermenin önemine dikkat çekiyor. Kapitalist krizlerin devrimci durumları mayaladığı, ekonomik taleplerin düzeni yıkma talebine dönüşebileceği bu koşullarda doğru devrimci öncünün varlığı oldukça önemlidir.
Yine Çağlı’dan aktaralım: “Asla üzerinden atlamamamız gereken gerçek şudur ki, içinden geçtiğimiz kriz ne kadar derin ve şiddetli olursa olsun kapitalizm krizleri içinde kendiliğinden çökmeyecektir. İnsanlığın kaderi geçmiş dönemlerde olduğundan çok daha fazlasıyla işçi sınıfının devrimci mücadelesine bağlıdır. Feurbach’ı eleştirirken kaleme aldığı ünlü 11.Tez’de ‘Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir’ diyen Marx’ın satırlarını asla unutmayalım. Bugün üzerinde odaklaşmamız gereken ana halka işte budur.”
Kapitalistlerin krizlerini atlatma çabaları olan daha yoğun sömürü, büyüyen işsizlik ve yakıcı savaş karşısında işçi ve emekçiler hoşnutsuzlar. Krizlerin yarattığı devrimci durumları işçi sınıfının büyük devrimine taşıyacak olan, örgütlü gücümüzdür. İçinden geçtiğimiz kriz ve savaş sürecini doğru anlamak, devrimci örgütlülüğümüzü büyütmek için “Kapitalizmin Krizleri ve Devrimci Durum” broşürünü okumamız ve okutmamız gerekiyor.
link: Hacettepe Üniversitesi’nden Marksist Tutumcu bir öğrenci, “Kapitalizmin Krizleri ve Devrimci Durum” Oku, Okut!, 9 Şubat 2016, https://fa.marksist.net/node/4901
Mücadele Etmeyen Bedelini Öder
Mersin Üniversitesi de Akademisyenleri İşten Atmaya Başladı