En son TEOG’un Erdoğan’ın verdiği talimatla birkaç gün içerisinde kaldırılması AKP iktidarının 15 yılda eğitimi yapboz tahtasına çevirdiğini bir kez daha ortaya koydu. Kapitalist düzende eğitim, burjuva sınıfın kendi sömürü düzenini sürdürmek için kullandığı en önemli ideolojik silahlardan biridir. 2002 yılında iktidara gelen AKP, eğitimin kendi iktidarını sağlamlaştırmada nasıl etkili bir silah olacağının fazlasıyla farkındaydı. Bu temelden hareket ederek, bir taraftan “dindar nesil” adı altında kendi istediği kindar ve itaatkâr nesli, bir taraftan da sermayenin ihtiyacına cevap verecek kalifiye işgücünü yetiştirmek için 4+4+4 sistemini getirerek çok köklü bir değişikliğe gitti.
Propagandası 12 yıllık zorunlu eğitim olarak yapılan bu sistem, ortaokuldan mezun olan, genel liselere girmeye puanı, özel okula gitmeye de parası yetmeyen işçi-emekçi çocuklarının önüne üç seçenek koyuyordu: İmam-hatip liseleri, teknik liseler veya açık öğretim liseleri. Ancak bu ayrım, eğitimine devam etmek istediği halde yoksulluktan dolayı çalışmak zorunda kalan yüz binlerce çocuğun sorunlarına bir çözüm getirmiyor. Tersine, açık liselere devam etme zorunluluğuyla onların üzerine binen yükü daha da arttırıyor. Milli Eğitim Bakanlığının rakamlarına göre açık liselere kayıtlı öğrenci sayısı 2011-2012 öğretim yılında 940 binken, 2016-2017 öğretim yılında 1 milyon 287 bine ulaştı. Beş yılda %37’lik bir artışa denk gelen bu sayılar, aynı zamanda çocuk işçilerin sayısında da büyük bir artış anlamına geliyor. Çünkü yoksul işçi ve emekçi çocuklarının örgün eğitimle bağının kopması, onların 13 yaşından itibaren bedenlerinin kaldıramayacağı kadar ağır işlerde çalışmaya başlamalarına yol açıyor.
Açık liselerde okuyan çocukların çok büyük bir kısmı, günlük derslerine çalışan, sınav zamanı geldiğinde sınava giren öğrenciler değillerdir. Bu çocuklar küçücük yaşlarında sermayenin ucuz işgücü ihtiyacını karşılamak üzere atölyelerin, oto sanayilerin, tarlaların yolunu tutuyorlar. İstediği okula gidemeyen ve dayatılan okullara gitmek istemeyen binlerce öğrenci okulu bırakmak zorunda kalıyor.[*]
AKP’nin öğrencileri genç yaşta işçileştirme ve ideolojik zehrini enjekte etme projesinin kilit noktası imam-hatip liseleridir. 2002 yılında 450 olan imam-hatip lise sayısı 2017 yılında 1408’e, burada okuyan öğrencilerin sayısı ise 71 binden 517 bine yükselmiştir. AKP birkaç yıldır birçok liseyi ve meslek lisesini imam-hatibe çevirdi. Sınav sonucu sonrası yaptığı tercihle bir liseye yerleşemeyen öğrencilerin çoğu otomatik olarak imam-hatip liselerine kaydedildiler. Ancak bu kadarı bile AKP’ye yetmedi ve imam-hatip lisesi açmak için gereken nüfus kriteri tümüyle kaldırılarak her mahalleye bir hatta birkaç imam-hatip lisesi açmak mümkün hale getirildi.
Genel liselerde okuyan öğrencilerin sayısı 1 milyon 805 bine kadar düşmüş durumda. İmam-hatiplerin yanı sıra genç ve ucuz işgücü ihtiyacını karşılamak için meslek liselerinin sayısı da artmakta ve bu liselerde okuyan öğrenci sayısı 2,5 milyonu bulmaktadır. AKP ucuz işgücü ihtiyacını karşılamak için eğitim alanında yaptığı değişikliklerin yanı sıra gençleri daha fazla sömürmek ve çocuk işçiliğin önünü açacak pek çok yasal değişiklik de yaptı zamanla. 2011 yılının Şubat ayında çıkarılan torba yasa ile stajyer öğrencilerin ücretleri düşürüldü, çalıştırma koşulu olan 20 işçi sınırı, 5 işçiye indirildi. Böylece sermaye çalıştırdığı işçileri işten çıkararak onların yerine 18 yaşının altında olan ve meslek liselerinde okuyan yüz binlerce öğrenciyi çalıştırarak kârına kâr kattı. Bunun yanı sıra AKP hükümeti çıkardığı yasalarla tehlikeli işlerde çalışma yaşını 16’ya düşürerek sömürüyü daha da katmerleştirdi.
AKP bir taraftan çocuk işçiliğin önünü her türlü yasal düzenlemelerle açarken bir taraftan da aynı yasal düzenlemelerle çocuk işçiliği çıraklık adı altında gizlemeye çalışmaktadır. Çünkü çıraklık eğitimi alanlar resmi olarak çocuk işçi sayılmamaktadır. SGK’nın Aralık 2016 verilerine göre çırak işçi sayısı 1 milyon 170 bin’dir. Bu verilere dayanarak çırak ya da çocuk işçi ayrımı yapmadan genel çalışan çocuk sayısının yaklaşık 2 milyon civarında olduğunu söyleyebiliriz. Diğer taraftan DİSK-AR’ın son yayınladığı işsizlik raporu AKP hükümetinin “istihdam yaratıyoruz” yalanını da net bir şekilde ortaya koyuyor. AKP son bir yılda 1 milyonun üzerinde bir istihdam yaratıldığını iddia ediyordu ve TÜİK de bu yalana dair istatistikler yayınlıyordu. DİSK-AR’ın araştırmasına göre Ocak 2017’den Hazirana kadar 978 bin çırak ve stajyer çeşitli işlere yerleştirilmiş. Bu da gösteriyor ki AKP hükümeti çocuk işçiliği kamuoyuna işsizliği azaltıyoruz yalanıyla yutturmaya çalışıyor.
AKP’nin eğitim politikalarının asıl amacının ne olduğunu uluslararası çalışmalar ve istatistikler de net bir biçimde ortaya koymaktadır. Eğitim Değerlendirme Testi PISA’ya göre Türkiye eğitimde 72 ülke arasında 50. sırada yer alıyor. Yayınlanan PISA raporundan sonra Milli Eğitim Bakanı yaptığı açıklamayla ortalamayı meslek liselerinin düşürdüğünü söylemiş, ancak bunlar içinde en kötü durumda olanların imam-hatip liseleri olduğu gerçeğinden hiç söz etmemişti. Oysa sonuçlar, imam-hatip okullarının diğer meslek liselerini 62 puan geriden takip ettiğini göstermekteydi. Yani ortalamayı düşüren önemli sebeplerden biri imam-hatipler ve burada verilen eğitim düzeyiydi.
Eğitim politikalarının sonuçları
AKP 4+4+4’le eğitim sistemini allak bulak etmişken, bir de imam-hatiplerin özellikle emekçi çocuklarına dayatılması gençliği çıkışsız bırakmaktadır. Çünkü herhangi bir liseye yerleşemeyen öğrencilerin çoğu mecburen imam-hatibe gitmek zorunda bırakılmaktadır. Ancak bu öğrenciler mezun olduklarında mesleki bir vasfa sahip olmadıkları gibi, çok büyük bir kısmı üniversiteyi de kazanamamaktadır. AKP’nin amacı imam-hatibe doldurduğu öğrencilere kendi ideolojisini enjekte etmek ve onları sivil faşizmin tabanı yapmaktır. Böylece kafası safsatalarla doldurulmuş milliyetçi, itaatkâr ve kindar gençlik, içinde bulunduğu tüm baskı ve sömürü koşullarına rağmen sesini çıkarmayacak, sorgulamayacak ve iktidarın payandası haline gelecektir.
AKP’nin kendi bekası için izlediği politikanın en büyük sonuçlarından biri de zengin ile yoksul arasındaki uçurumun alabildiğine artması, sınıf çelişkilerinin her alanda çok daha fazla ortaya çıkmasıdır. Parası olmayan ve çocuğunu imam-hatip okullarına gönderen işçi-emekçi ailelerinin büyük bir çoğunluğu AKP’ye oy vermektedir. Ancak bu ailelerin çoğu çocuklarını bu okullara gönül rızasıyla göndermiyorlar, dayatmaya maruz kalıyorlar. AKP tüm imkânları seferber etse de imam-hatip liselerini istediği gibi dolduramıyor. Çünkü çok açık bir dayatma söz konusudur. Bu dayatmanın muhatabı sadece laik, seküler kesim değil aynı zamanda AKP’nin tabanında yer alan muhafazakâr kesimdir.
Bu dayatma AKP’ye oy veren yoksul aileler nezdinde sınıfsal çelişkiyi daha da derinleştiriyor. Çünkü muhafazakâr ailelerin içinde parası olanların neredeyse hiçbirinin çocukları imam-hatiplerde okumuyor. Onlar da tıpkı diğer zengin çocukları gibi özel kolej ve özel üniversitelerde okuyorlar. Acaba AKP’li milletvekilleri ve yöneticilerinin kaç tanesinin çocuğu imam-hatiplerde okuyor? Bu soru AKP’nin dayatmaları sonucunda AKP’ye oy veren yoksul ailelerin kafasında da gittikçe belirginleşmeye başlıyor. “Madem öyle, benim çocuğum imam-hatibe giderken seninki neden özel okullarda okuyor” diyenlerin sayısı bundan sonraki süreçte artacaktır.
AKP ürettiği politikalarla kendi iktidarını sürdürmek için itaatkâr nesiller yetiştirmeyi hedefliyor. Ancak bir de madalyonun öbür tarafı var. AKP’nin politikaları sınıfsal çelişkileri derinleştiriyor, alttan alta tepkiler birikiyor. Bu çelişkiler eninde sonunda kendini patlamalı olarak dışa vuracaktır. Özellikle ekonominin aşağıya doğru gitmesi, işsizliğin kitlesel olarak artması ve gençliğin içinde işsizlik oranlarının yüksekliği gibi faktörler süreci daha da hızlandırmaktadır. Köle gibi sömürülmek istemeyen ve onurlu bir gelecek kurmak isteyen gençler, yükselecek sınıf mücadelesinin en büyük dinamiklerinden biri olacaktır. Gençliğin çıkış yolu işçi sınıfının devrimci mücadelesinden geçiyor.
[*] Türkiye’de üniversitelerde de eğitimi terk etme oranı çok yüksek. Bunda hem üniversite eğitiminin kalitesizliği, şişirilmiş kontenjanlar hem de öğrencilere barınma-beslenme ve eğitim giderleri için yeterince olanak sunulmaması rol oynuyor. EUROSTAT (Avrupa İstatistik Ofisi) 2017 verilerine göre Türkiye yüzde 36 oranıyla 18-24 yaş arasında eğitimi terk edenlerin en yüksek olduğu ülke. Türkiye’de kendisinden önce en yüksek orana sahip ülkenin iki katı, üçüncü ülkenin üç katı eğitim terk eden öğrenci bulunuyor.
link: Hakan Sönmez, AKP’nin Eğitim Politikaları Gençliği Çıkışsız Bırakıyor, 26 Ekim 2017, https://fa.marksist.net/node/5988
Tüm Mesele Hayatın Olağan Akışına Ters Aksiliklerde!
Örgütlenmek Görmek Demektir