Amazon’un kurucusu ve CEO’su Jeff Bezos 200 milyar doları aşan servetiyle dünyanın en zenginleri arasında yer alıyor. Burjuva basın genelde Bezos’un başarılarını, kısa sürede nasıl bu kadar zengin olduğunu, uzaya yaptığı yolculukları yazar. Burjuva basının yere göğe sığdıramadığı Bezos, gerçekte servetini düşük ücretlerle ve ağır çalışma koşulları altında çalıştırdığı yüz binlerce işçinin alın teri üzerinden yapmış bir sömürücüdür. İşçilerin en doğal hakkı olan sendikalaşma faaliyetine bile tahammül göstermeyen, işçilerin eylemlerini zorla bastıran, onları bu sebeple işten atan bir işçi düşmanıdır. O kadar ki, işçilerin hakları konusunda cimrilikte sınır tanımayan Jeff Bezos, sıra kendi keyfi için yaptığı uzay yolculuklarına geldiğinde milyar dolarları gözünü kırpmadan harcayabilmektedir. 10 dakikalık bir uzay yolculuğunun dönüşünde kameralar karşısına geçip arsızca “her Amazon çalışanına ve her Amazon müşterisine teşekkür etmek istiyorum çünkü tüm bunları siz ödediniz” diyebilmektedir.
Bezos’un işçi düşmanlığı bunlarla da sınırlı değildir. 2021 yılının Aralık ayında Amerika’da kasırga felaketi yaşanmış, ABD’nin St. Louis kenti yakınlarındaki Amazon deposunun çatısı, bölgedeki kasırga ve şiddetli fırtına nedeniyle çökmüştü. Bu çökme sonucunda en az 6 işçi yaşamını yitirdi. Birçok işçi de depoda mahsur kaldı. Hayatta kalan işçiler, sirenler çaldığı halde güvenlik önlemlerinin alınmadığını söylediler. Bu trajedi yaşanırken Bezos uzay ekibiyle birlikte parti veriyordu. Sosyal medyaya yansıyan bu görüntülerin tepki çekmesi üzerine Jeff Bezos açıklama yaparak hayatlarını kaybeden çalışanları için “üzüntülerini” belirtmek zorunda kalmıştı.
İşte işçi düşmanı kimliğiyle iyi tanıdığımız Bezos’un, şimdilerde basına düşen bir habere göre, aynı zamanda insanlığın evrensel tarihi-kültürel mirasına da hiç saygı duymayan bir sonradan görme olduğunu öğreniyoruz. Habere göre, sırf Bezos’un süper yatının geçebilmesi için Hollanda’da 1877’den kalma tarihi bir köprünün yıkılması gündemde. Usta yazar Balzac, bu sonradan görme burjuvaları maymunlara benzetmiştir: “Yükseldiklerini görürsünüz, yükseklere çıkmaktaki becerilerini takdir edersiniz ama doruğa ulaştıkları zaman ancak utanç verecek yönleri görülür.” Anlaşılan Bezos da bu tanıma uymaktadır.
İşte bu burjuvalar bu denli insanlığa düşman, bu denli akıl almaz işler yapabilecek bir soydan gelmektedirler. Soma’da madende göçükte 301 arkadaşını kaybedip kendisi kazadan şans eseri kurtulmuş bir işçi, sırf üzerindeki kirli giysiler ambulansın sedyesini kirletmesin diye dikkat etmeye çalışırken, Bezos süper yatının geçebilmesi için tarihi bir köprüyü yıktırmaya çalışıyor! İşte burjuvalar bu denli üstten bakarlar insanlığa ve onun ortak değerlerine! Bu denli kibirli, bu denli insani değerlerden yoksundurlar. Ama yeri geldiğinde sanata ne kadar değer verdiklerini ne kadar kültürlü olduklarını gösterip diğer burjuvalara hava atmak için milyar dolarları harcarlar çeşitli sanat eserlerine sahip olabilmek için.
Oysa Bezos’un gözünde hiçbir değeri olmayan bu köprünün bir hikâyesi vardır. Bu köprü; tarihi binaları, yapıtları, köprüleri ve daha birçok kültürel mirasıyla ünlü olan Hollanda’nın bir liman kentinde yani Rotterdam şehrinde bulunmaktadır. Adı da Koningshavenbrug De Hef Köprüsüdür. Bu köprü Maas Nehrindeki Noordereiland’ı (Kuzey Ada) Rotterdam’ın güney kesimine bağlayan eski bir çelik demiryolu köprüsüdür. 1877 yılında Hollanda’nın kuzeyindeki demiryolu trafiğini Hollanda’nın güneyine bağlamak için bir döner köprü olarak inşa edilmiştir. Rotterdam şehrinin içinden geçen birkaç kilometre uzunluğundaki çok uzun bir demiryolu köprüsünün parçasıdır. 1927 yılında gördüğü tadilatla da gemilerin geçişi esnasında açılıp kapanabilme özelliğine sahip olmuştur. De Hef köprüsü 1927 yılında tekrar açıldığında teknolojik ilerlemenin bir simgesine dönüşmüştü. Farklı sanat akımlarından gelen sanatçılar, köprünün ilerlemenin göstergesi olduğunu ve tasarımcısı mühendis Pieter Joosting’ın övgüleri hak ettiğini dillendirdiler. Öyle ki belgesel ve film yapımcısı Joris Ivens 1928’de bu köprüyle ilgili De Brug adlı avangart bir film yaptı. Köprünün popülerliği daha da artmış oldu. Çünkü bu köprü o dönem için Batı Avrupa’da türünün ilk örneğiydi. İkinci Dünya Savaşında Naziler Rotterdam’ı bombaladığında ağır hasar gören köprü savaş sonrası Rotterdam’da yeniden inşa edilen ilk yerlerden biriydi. Köprü 1993 yılına kadar kullanılmaya devam edildi. Nehir geçişleri yeni teknoloji trenlerle sağlandığı için köprü yıkılmak istendi. Fakat Rotterdam halkının yoğun tepkisi ve eylemlilikleri sayesinde yıkılmaktan vazgeçildi ve resmi bir anıt olarak korundu. Günümüzde De Hef köprüsü resmi bir anıttır ve Rotterdam’ın simge yapılarından biridir. Son olarak 2017 yılında köprü aslına uygun olarak restore edildi ve yetkililer köprünün yıkılmayacağı sözünü yinelediler. Rotterdam halkı için bu köprünün tarihi bir önemi var ve bu yüzden ulusal anıt olarak ilan edildi.
İşte dünyanın süper zenginlerinden Bezos’un sırf yatı geçebilsin diye yıktırmaya uğraştığı köprü budur. Bezos’un süper yatı ise 500 milyon dolar değerindedir ve Hollanda’da şimdiye kadar yapılmış en büyük yattır. Çürüyen kapitalizmin egemenlerinden biri olan Bezos’un şahsında ve bu örnekte, belki de her gün karşımıza çıkan bir ikilem önümüze dikilmektedir; insanlığın ortak değerleri mi, burjuvaların keyfi mi? Bezos’un süper yatı mı, Rotterdam halkının ve aslında insanlığın ortak tarihi mirası mı?
Elbette yatı inşa eden şirket ve Bezos, yatın inşası tamamlandıktan sonra bu köprü yıkılmadan oradan geçemeyeceğini biliyorlardı. Parayı bastırır, belediye başkanını ve diğer yetkilileri satın alır, işi hallederiz diye düşünüyorlardı. Çünkü burjuvalar için her şeyin bir fiyatı vardır. Ama hesapları pek tutmadı. Konu kamuoyunun gündemine gelince Rotterdam halkından büyük tepki gördü. Çevre örgütleri ve halk sosyal medya üzerinden örgütlenerek eylem çağrıları yaptılar: “Bu köprü Rotterdam halkı tarafından bir enkazdan başlanarak inşa edildi ve biz bunu sadece megaloman bir milyarder için parçalara ayırmayacağız. Savaşmadan olmaz!” Başka bir çağrıda ise “çok parası olan insanlar her şeyi yapamayacaklarını anlamalılar” deniliyordu. Rotterdam Tarih Topluluğu yaptığı açıklamada, “istihdam önemli fakat mirasımıza yapılabileceklerin de bir sınırı var” dedi. Nihayet bu tepkiler üzerine belediye başkanı bir açıklama yapmak ve henüz kendilerine bir başvurunun olmadığını söylemek zorunda kaldı.
Halkın bu tepkisi karşısında, Bezos’un ve yatın yapımcısı olan şirketin cevapları ise manidardı: “Köprüde meydana gelecek tüm hasarın parasını ödeyeceğiz.” Yani parası neyse veririz… Kazandıkları paralarla gözleri dönmüş olan bu kibirli ve sonradan görme kapitalistler parayla her istediklerini yapabileceklerini zannediyorlar. Maalesef çoğu zaman da yapıyorlar. Kapitalistler için tarihsel mirasın hiçbir önemi bulunmuyor. Tarihsel ve kültürel mirasın yok olması, doğanın talanı, havanın kirliliği zerrece umurlarında değildir. Bunların ne doğaya ne insana hiçbir şeye saygıları yoktur. İşçiyi kanının son damlasına kadar sömürür, posasını çıkartır, beş kuruştan imtina eder ama sonra kendi keyifleri için milyarları saçarlar. Jeff Bezos dünyada en büyük yatın sahibi olduğunda müthiş bir “prestij” kazanacak ve böylece daha önce olduğundan daha fazla adından bahsettirecek. Bezos zaten uzaya gitmesi, insan ömrünün 50 yaş daha uzatılması için çalışmaları gibi konularla fazlaca medya gündeminde yer almaktadır. Bu gibi şahsiyetlerin hırsları hiç bitmez. Hep daha fazlasını isterler, gözleri doymak bilmez.
Bu düzende bir avuç asalak sömürdükleri işçi sınıfı üzerinden kendilerine cennet yaratıp, işçilere ise yaşamı zehrediyorlar. Aslında yaşadığımız çağ trajik bir çağ. Dünyanın her yerinde deyim yerindeyse tufanlar kopuyor ve biz yıkıntıların arasından nefes almaya çalışıyoruz. İşçi sınıfı olarak geleceğimizi şekillendirmek, yön vermek bizlerin elinde. Bu dünyayı asalaklar sınıfının elinden kurtardığımızda, insanlığın bize bıraktığı tarihsel-kültürel mirası da, doğayı da, insanlığı da kurtarmış olacağız.
link: İstanbul’dan bir kadın işçi, Jeff Bezos’un Yatı İçin Tarihi Köprü Yıkılmak İsteniyor!, 19 Şubat 2022, https://fa.marksist.net/node/7577
Davos’u Derin Endişeye Sürükleyen Tarihsel Gerçeklik
Totaliter Rejim Altında Medyanın Durumu