Hindistan’ın güneyindeki bir ada ülkesi olan Sri Lanka’da yoksul emekçiler hayatı kendilerine cehenneme çeviren ve iktidar koltuğu için her türlü zora başvuran kan emicilere karşı isyanda. Ekonomik krizin hızla derinleştiği ülkede emekçiler başta gıda ve akaryakıt gibi temel mallara gelen yüksek zamlara, hayat pahalılığına ve yokluğa karşı sokaklara döküldü. Emekçilerin düşürüldüğü yoksulluk çukuru derinleştikçe derinleşiyor. Benzin istasyonlarında asker gözetiminde kilometrelerce kuyruklar oluşuyor. Market rafları boş, kâğıt olmadığı için okullarda sınavlar iptal ediliyor, eğitime ara veriliyor. Su ve pirinç ile karnını doyurmaya çalışan binlerce emekçi aile için günde 2 öğün yemeğe erişebilmek artık neredeyse lüks. Sıcak havalara rağmen saatlerce süren ve Mayıs ayına kadar devam edeceği açıklanan elektrik kesintileriyle yaşam daha da çekilmez durumda. İlaç ve diğer sağlık hizmetleri için kullanılan malzemelerin temin edilememesi nedeniyle ameliyatlar yapılamıyor, acil sağlık hizmetleri bile sağlanamıyor.
Tüm bu sorunlarla hayatta kalmanın sınırına itilmiş yüz binlerce emekçinin öfkesi ilk olarak 23 Martta patlak verdi. Emekçilerin sorunlarına kulak tıkayan Başkan Gotabaya Rajapaksa giderek kitleselleşen ve yayılan eylemlerin önünü kesmek için 31 Martta sokağa çıkma yasakları getirdi. Ancak bu, öfke selinin önüne geçmek için yeterli olmayınca Başbakan dışındaki 26 bakanın tamamı istifa etti. “Yetmez” diyen emekçiler Başkan Rajapaksa’nın istifasını talep ediyor. Eylemlerin Başkent Kolombo’daki resmi konutuna doğru ilerlemesi üzerine 1 Nisanda OHAL ilan eden, sosyal medya erişimini yasaklayan Rajapaksa, sokaklara dökülen, ekmek ve adalet isteyen emekçilere devlet zorbalığıyla cevap verdi. Çok sayıda insan yaralandı. Devletin baskı aygıtını elinden bırakmayan ve her türlü şiddete başvuran hükümet, emekçileri “terörist” olmakla suçladı. Ancak emekçileri ne sokağa çıkma yasakları ne polis şiddeti ne de OHAL kanunları durdurabildi. Kitlesel gösteriler eşliğinde yüz binlerce emekçi meydanlarda bir araya gelerek “Diktatör Gota”, “Gota Defol”, “Gota İstifa” sloganlarını yükseltmeye devam etti, ediyor. Baskıyla eylemlerin önüne geçemeyen Rajapaksa 5 Nisanda OHAL’i kaldırdığını açıkladı. Ancak emekçilerin sorunları olduğu yerde duruyor. Mücadeleyi yükselten ve Rajapaksa’nın başkentteki konutunun önünde çadırlar kuran emekçiler “Halk sefalete sürüklenirken, rahat oturmak yok!” diye haykırıyorlar. Emekçi kadınlar katlanılmaz bir hâl alan yaşam koşullarına öfkelerini, “yeter artık”, “çocuklarımızın geleceğini çalmayı bırakın!” diyerek ortaya koyarken, eylemlerde aktif rol alan ve öne çıkan gençler ise öfkelerini şöyle dile getiriyorlar: “Bu yozlaşmış politikacılar bizden çaldılar ve geleceğimizi yok ettiler. Biz bundan daha iyisini hak ediyoruz!”, “Senin aksine, ABD pasaportu ile gidecek başka bir ülkemiz yok! Defol!”
Artan borç yükü, derinleşen kriz
Yaşanan ekonomik krizin başlıca nedeni olarak gösterilen yüksek dış borç Sri Lanka egemenlerinin geçmiş dönemlerde uyguladıkları ekonomik ve siyasal politikalardan bağımsız düşünülemez. Burjuva kapışmada kısa süreli yenilgilerine rağmen uzun süredir iktidar koltuğunda oturan Rajapaksa 2009 yılında Tamil halkının ulusal mücadelesini, uluslararası konjonktüre güvenerek kanla bastırmıştı. Yaklaşık 40 bin Tamilin katledildiği bir askeri operasyonla kendisine kanlı bir miras bıraktı. O yıllarda “30 yıllık iç savaşı” bitirmekle övünüp artık ekonomik kalkınma için çalışacağını söyleyen Rajapaksa’nın başlıca ekonomi politikası büyük ölçüde Çin’in finanse ettiği kredilerle liman, yol, havaalanı gibi büyük altyapı yatırımları oldu. Çin’in yayılma politikasında önemli bir coğrafi konuma sahip Sri Lanka’nın dış borçlanması 2005-2015 yılları arasında 4 kat arttı. 2019’un sonundaki 7,6 milyar dolarlık döviz rezervi Mart 2020’de 2,3 milyar dolara düştü. 2022 Temmuz ayında ödemesi gereken yaklaşık 7 milyar dolar dış borcu olan 22 milyon nüfuslu Sri Lanka’nın şu anki toplam dış borcu 51 milyar doları aşıyor.
Ekonomisi büyük ölçüde turizm gelirlerine bağlı olan ülkede temel ihtiyaç maddelerinin çoğu ithal ediliyor. Turizm gelirlerinin azaldığını ifade ederek ülkede yaşanan tablonun tüm suçunu salgına yüklemeye çalışan iktidar, 2021’in ilk aylarında kimyasal gübre ithalatını yasakladı ve çiftçilerin organik gübre kullanmalarını zorunlu tutarak döviz çıkışını durdurmaya çalıştı. Ancak evdeki plansız hesap çarşıya uymayınca gıda krizi baş gösterdi. Gıda ürünleri yurtdışından temin edilmek zorunda kalındı ve bu durum döviz sıkıntısını daha da şiddetlendirdi. Gıda krizine karşı yeniden gübre ithalatına yönelen iktidar bu kez de Ukrayna savaşının küresel sonuçlarıyla karşı karşıya kaldı. Bu sorunu da yine bir yasakla aşmaya çalışan hükümet, otomobilden kimi gıda maddelerine, ayakkabıya kadar çeşitli “lüzumsuz” ürünlerin ithalatını yasakladı. Buna karşılık ihracatı arttırmayı amaçlayan iktidar 2022 Mart ayına gelindiğinde Sri Lanka rupisinin değerini %30’lara varan oranda düşürdü. Enflasyonun artması anlamına gelen bu politikanın ağır sonuçları ise daha da yoksullaşan emekçilerin sırtına yüklendi.
“Rajapaksa İstifa!”
Milliyetçi bir dille Sinhala[1] şovenizmini körükleyerek yürüttüğü 2019’daki seçimleri kazanan Rajapaksa, Devlet Başkanlığı koltuğuna oturur oturmaz ilk olarak başkanlık yetkilerini arttırmak için anayasayı değiştirmeye girişti. Geçmişte yaptıkları katliamlardan dolayı savaş suçlusu sayılmamak için işe ceza kanundaki değişikliklerle başlayan 72 yaşındaki Rajapaksa, kendini bakan atama, görevden alma, seçimleri, polisi, insan haklarını, yolsuzlukla mücadele alanlarını denetleyen bağımsız komisyonların üzerinde söz sahibi olma, parlamentoyu feshetme gibi sayısız yürütme yetkisiyle donattı. Ağabeyi Mahinda Rajapaksa’yı başbakan olarak atadı. Başka bir kardeşini ve üç yeğenini ise meclisteki koltuklarına oturttu. Devlet içinde hanedanlık kuran Rajapaksa ailesinin adı sadece son 2 yılda sayısız dolandırıcılık ve yolsuzluk skandalında yer alıyor.
Emekçilerin içine düştüğü durum karşısında böyle bir arka plana sahip olan Rajapaksa kitlelerin doğrudan hedefi haline geldi. Yasakların ardından Merkez Bankası başkanını da görevden aldı. Atadığı yeni Maliye Bakanı, işe başladıktan sonra 24 saatten kısa bir sürede istifa etti. 26 bakanın istifası ve iktidar koalisyonundaki 41 vekilin hükümetten desteğini çektiğini açıklamasının ardından 225 üyeli meclisteki çoğunluğunu kaybetti. Bunun üzerine yeni bir hükümetin kurulması için muhalefetten yardım isteyen Rajapaksa’ya koalisyon ortağı ve 2015-19 yılları arasında iktidar kavgasının[2] galibi Sri Lanka Özgürlük Partisi lideri Maithripala Sirisena destek vermeyeceğini açıkladı. Bugün yaşananlarda hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi “böyle bir zamanda partimiz halkın yanındadır” diyen Sirisena’nın amacının elbette mevcut durumdan yararlanmak ve yeniden iktidara gelmek olduğu açık. Emekçi halkın isyanını ve haklı öfkesini burjuva kapışmanın aracı haline getirmek için işe koyulan Sirisena yaptığı açıklamalarda, Rajapaksa’nın istifa etmesi gerektiğini belirterek, ilk etapta geçici yönetim konseyi kurulması için mücadele edeceklerini ifade ediyor. Böylece emekçilerin tepkisi burjuva dar sınırlar içine hapsolacak ve isyan sönümlenecek!
İktidar cenahında durum buyken, çoğunluğunu genç işçi ve emekçilerin oluşturduğu ve kendiliğinden gelişen, toplumun pek çok kesimini içine alan eylemler 2 haftayı geride bıraktı. Kamu emekçileri başta olmak üzere ülke genelinde Sendika Koordinasyon Merkezinin (TUCC) çağrılarıyla grevler organize ediliyor, eylemler yayılıyor. 8 Nisanda gerçekleşen ve sağlık emekçilerinin çoğunlukta olduğu grevde sendikaların yaptığı açıklamalara göre 500 binden fazla işçi pek çok kentte gösteriler düzenledi. Ellerinde “Tüm iktidar halka!” yazılı dövizlerin de bulunduğu eylemlerde, “Hükümeti devirelim!” “Irkçılığa izin vermeyin!”, “Fiyatlardaki artışı ve kıtlığı durdurun!” sloganları yükseldi.
Önümüzdeki günlerde bu kendiliğinden patlama nasıl ve ne yönde ilerleyecek göreceğiz. Bugünün dünyasında artık iyice sıklaşan bu isyan dalgası kapitalizmin geldiği noktayı bir kez daha ortaya koyuyor. Sistemin içine düştüğü tarihsel çıkışsızlık insanlığın sorunlarını katlayarak büyütüyor. Burjuva muhalefetlerin fıtratı gereği aldığı tutum da değişmiyor, değişemez. Burjuva bir iktidar hangi vaatlerle olursa olsun işçi sınıfının sorunlarına çözüm olamaz. Şurası kesin ki, tıpkı dünyanın geri kalanı gibi Sri Lanka işçi sınıfı da kurtuluşunu örgütlü mücadeleyle iktidarı eline alarak gerçekleştirebilir.
[1] Sri Lanka nüfusunun yaklaşık %75’ini ve 16,2 milyondan fazla insanı oluşturan, Rajapaksaların da mensubu olduğu etnik grup
[2] Bkz. Levent Toprak, Sri Lanka’da Burjuva Kapışmanın Gösterdikleri (Kasım 2018), marksist.com
link: Pınar Şafak, İsyanın Adresi Bu Kez Sri Lanka, 22 Nisan 2022, https://fa.marksist.net/node/7627
Gençsin!
Çocuklarımız Beslenemiyor