Bizler işçi sınıfının gençleri olarak bu sistemde bir yığın sorunla uğraşıyoruz. Bugün kafalarımızı kaldırıp etrafımıza baktığımızda baskıların ve yasakların arttığı, gençliğin işsizlik ve yoksullukla boğuştuğu bir dünya görüyoruz. Dünyanın dört bir köşesinde kapitalizmin girdabında boğulan milyonlarca genç var.
Her geçen gün gençlerin hoşnutsuzluğu artıyor, dünyanın çeşitli ülkelerinde isyanlar patlak veriyor. Kapitalist egemenler gençlerin hoşnutsuzluğuna ve isyanına karşı baskı ve yasakları arttırıyor. Örneğin Yunanistan’da hükümetin üniversite kampüslerine MAT’ları (Toplumsal Olaylara Müdahale Polisi) yerleştirmesi tekrar gündeme geldi. Bunun üzerine ülke genelinde kitlesel protestolar gerçekleşti ve yürüyüşler düzenlendi. Başkent Atina ve Selanik başta olmak üzere pek çok kentte yüzlerce öğrenci sokaklara döküldü, kampüslerinde polis istemediklerini haykırdı. Öğrenciler eylemlerde artan ekonomik sorunlara, yüksek elektrik faturalarına, yurt ve barınma sorununa dikkat çektiler. “Bizim kitaba ve öğretmene ihtiyacımız var, polise değil!” dediler. Yürüyüş yapan gençlere polis biber gazı, cop ve tazyikli su ile saldırdı. Yunanistan İçişleri Bakanı Takis Theodorikakos, üniversite polisinin öğrenci gruplarının akademik etkinliklerine karışmayacağını fakat “olası bir protesto ya da arbede durumunda öğrencileri, öğretim görevlilerini ve idari personeli koruyacağını” söyledi. Biliyoruz ki sermaye devletinde polisin görevi işçileri, öğrencileri korumak değil bu kapitalist düzeni korumak.
Emekçi gençler bu sistemin çöken ağırlığı altında ezildikçe eziliyor. Sistem krizi derinleştikçe baskı ve saldırılar da artıyor. Türkiye’de de sorunlar katlanarak artıyor. Milyonlarca genç geçinemiyor, barınma sorunu yaşıyor. “Güvenlik tedbirleri” adı altında muhalif gençler baskı altına alınıyor ve ses çıkarmaları yasaklanıyor. Türkiye’de, Yunanistan’da olduğu gibi pek çok ülkede burjuva devletler, ağırlaşan yaşam koşullarına karşı örgütlenmek, sesini yükseltmek isteyen gençleri baskı ve zor yoluyla sindirmeye çalışıyor. Fakat her şey karşıtıyla birlikte vardır. Baskıların karşısında tepkiler de büyüyor. Bugün İran’da baskı ve zulme karşı bir isyan var. Kadınların başını nasıl örteceğine bile karışan baskıcı molla rejiminin gencecik bir kadını katletmesi biriken öfkeyi açığa çıkardı. İran sokakları kitlelerin isyanına şahit oluyor. Ve yine “çok gelişmişlikle” övünen Avrupa’da kitleler hayat pahalılığıyla mücadele ediyor. İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa gibi pek çok ülkede gençler, emekçi kitlelerle birlikte “Artık yeter!” diye haykırıyor.
İster Yunanistanlı olalım ister Türkiyeli veya İranlı, dünyanın neresinden olduğumuz fark etmez. İşçi sınıfının bir parçası olan gençler dünyanın her yerinde bu sisteme karşı mücadeleye atılmalıdır. Baskıları ve faşizmi durduracak olan işçi sınıfının örgütlü mücadelesidir.
link: İstanbul/Avcılar’dan bir üniversite öğrencisi, Emekçi Gençlik Sessiz Kalmıyor!, 30 Ekim 2022, https://fa.marksist.net/node/7784
Şebnem Korur Fincancı’ya ve TTB’ye Yönelik Saldırıların Anlamı
İtalya ve İsveç: Faşist Tehdit Büyüyor