Ekonomik kriz, rejimin tümüyle sermayenin çıkarlarını öne alan politikaları, dış politikada yürütülen siyasetin faturasının da emekçilerin sırtına yüklenmesi yüzünden Türkiye’de son yıllarda çalışanların yanı sıra emeklilerin sorunları da katmerli bir şekilde büyüdü. İşçi sınıfının büyük bir kısmı açlık sınırı seviyesinde yaşamaya itilirken, yıllarca sermaye için çalışarak posası çıkmış olanlar için emeklilik de kâbusa dönmüş durumda! Ülkede aile bireylerinin desteğiyle geçinmek durumunda olan emekliler artarken, emekli maaşı dışında herhangi bir desteği olmayanlar geçinebilmek için market market, pazar pazar dolaşıp ucuz ürün arayarak günü kurtarmanın derdiyle yaşamaktalar! İktidar ise emeklilerin durumunu dikkate alıp geçim koşullarında iyileştirmeler yapmak yerine bu durumu çalışanlara “ibretlik” bir manzara olarak sunarak fırsata çevirmeye çalışıyor. Milyonlarca çalışanın yaşam koşullarını daha da zora sokacak projelerle sermayeye yeni bir kâr kapısı açmanın hesaplarını yapıyor! Emeklilerin yaşamlarındaki sorunlar daha da derinleşirken dalga geçer gibi 2024 yılını “Emekliler Yılı” ilan ediyor.
AKP’nin iktidara geldiği ilk yıllardan bu yana yapılan sistem değişiklikleriyle emeklilerin durumu her geçen gün bilinçli bir politikayla fecaat noktasına getirildi. AB İstatistik Ofisinin 2021 verilerine göre emekli maaşlarının (emekli/yaşlı ve dul/yetim) milli gelire oranında Türkiye 36 Avrupa ülkesi içinde sondan ikinci sırada yer alıyor.[1] Emekli maaşlarında milli gelirden en çok pay alan ülke yüzde 17,2 ile İtalya olurken, bu oran Yunanistan’da yüzde 16,6, Avusturya’da yüzde 15,4, Fransa’da yüzde 14,4, AB ortalamasında yüzde 13. Türkiye ise yüzde 6,1 ile 35. sırada yer alıyor. En son sırada yer alan İrlanda’da bu oran yüzde 4. Türkiye’de emeklilerin milli gelirden aldıkları pay düşerken, emekli sayısının nüfusa oranı giderek artmaktadır. Bugün milyonlarca emekli açlık sınırının altındaki maaşlarla yaşamaya çalışıyor.
Türkiye’de yıllar içinde işçilerin aldıkları ortalama ücretler giderek asgari ücret düzeyine doğru çekilirken, emeklilerin maaşları da asgari ücretin altına indirildi. 2001-2023 yılları arasında en düşük 4a emekli maaşı ile net asgari ücret karşılaştırıldığında[2] bu durum çarpıcı bir şekilde görülüyor. 2003 yılında net asgari ücret 226 lira, emekli maaşı ise 332 liraydı. Bu en düşük emekli maaşının asgari ücrete oranı 1,47 idi. Bu da sonraki yirmi yıl içinde kayıtlara geçen en yüksek oran! Yıllar içinde ufak iniş-çıkışlarla düşme eğilimi gösterse de emekli maaşları asgari ücretten daima fazla oldu. Ta ki iktidar için Allah’ın bir lütfu olan o meşhur 2016 yılı gelene kadar! O yıl ilk kez, 1265 lira olan emekli maaşı, 1301 lira olan asgari ücretin gerisinde kaldı. Sonraki yıllarda düşme ivmesi hızlanarak emekli maaşlarıyla asgari ücret arasındaki makas giderek açılmaya başladı. 2016 yılında en düşük emekli maaşının asgari ücrete oranı 0,97 oldu. 2022 yılının ilk yarısında 0,74, ikinci yarısında 0,82 oldu. 2023 yılında ise 0,66’ya kadar düştü. SGK’lı emeklilerde durum böyleyken Emekli Sandığında da düşüş yıllar içinde çok fazla artmış durumda. 2002 yılında ortalama Emekli Sandığı aylığı asgari ücretin 2,7 katı iken 2023’e gelindiğinde 0,89 katına inmiş durumda. İşin özü şudur: İktidar yılın büyük bir kısmında açlık sınırının altında kalan asgari ücretin de altında verdiği maaşla emeklilere “bir an önce öl” diyor!
Emeklilerin durumunun yıllar içindeki kötüye gitmesi yalnızca Türkiye’ye özgü bir durum değil elbette. 80’li yıllardan itibaren bütün kapitalist ülkelerde işçi sınıfının sosyal haklarına dönük saldırılar artarken kamusal emeklilik sisteminin yerine bireysel emeklilik sistemi de propaganda edilmeye başlandı. Bu yöndeki politikalar uluslararası ölçekte hazırlanıp IMF, Dünya Bankası gibi kurumlar aracılığı ile gündeme sokuldu. 90’lı yıllardan itibaren başta Latin Amerika ülkeleri olmak üzere çeşitli ülkelerde ara geçiş formlarıyla birlikte uygulamaya konan sistem son yıllarda daha da yaygın hale getirildi. Bir taraftan emeklilik yaşı ortalama yaşam süresine bağlı hale getirilerek giderek uzatılırken, diğer taraftan bireysel emeklilik sistemleri özendirildi. Birçok Avrupa ülkesinde bireysel emeklilik sistemi zorunlu hale getirildi. Bunun sonucu olarak da bireysel emeklilik fonları birçok ülkede muazzam büyüklüklere ulaştı. Bu fonların da iştahını kabarttığı Türkiye burjuvazisi emeklilik yaşını kademe kademe yükselterek (kadınlarda 58, erkeklerde 65) işe başladı. İlk olarak 1999’da, ardından 2008 yılında yapılan yasa değişiklikleriyle emeklilik yaşı yükseltildi, işçi sınıfını ancak mezarda emekli edecek koşullar hazırlandı. Prim gün sayıları arttırılarak zaten güvencesiz çalıştırmanın patronlar için neredeyse hak haline getirildiği bu ülkede işçiler emekli olabilmek için elden ayaktan düşene kadar çalışmak zorunda bırakıldı. Bunlar yetmezmiş gibi, aylık bağlama oranları düşürülerek emekli maaşları sürekli düşürüldü. AKP iktidarı da diğer tüm burjuva hükümetler gibi bu hak gasplarının gelecek kuşakların rahat etmesi için yapıldığını iddia edip işçi sınıfını aldatmaya çalışarak girişti bu saldırılara. Ardından da, bu koşullardaki kamusal emekliliğin yeterli olmayacağı fikrini işleyip olgunlaştırarak bireysel emekliliği propaganda etmeye başladı. 2012 yılında bireysel emekliliği teşvik etmek için bireysel emeklilik sigortası için ödenen primlerin yüzde 25’i oranında devletin katkıda bulunacağı bir yasa da geçirdi.[3]
BES tutmadıysa alın size TES!
Bugün propagandalara, teşviklere veya korkutmalara rağmen bireysel emekliliğe istediği oranda katılım sağlayamayan iktidar, karşısında bu gidişata dur diyecek örgütlü ve güçlü bir işçi hareketi görmediği için emeklilik sistemiyle ilgili kapsamlı saldırı planlarını devam ettiriyor. Kamusal emeklilik sistemini fiilen ortadan kaldırarak özel emekliliğin önündeki tüm kapıları açmayı planlıyor. Eylül ayında açıklanan ve ekonomide 2024-2026 döneminin yol haritası niteliğinde olan Orta Vadeli Programda (OVP) geçen Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) de bunun bir parçası. 2024 yılının son çeyreğinde yürürlüğe girmesi öngörülen TES ile “tasarrufların” arttırılacağı, bireysel emeklilik sisteminde kalış sürelerinin uzatılacağı ve toplanan fon tutarının arttırılacağı söyleniyor. Kazanla alıp kaşıkla veren iktidar, çeşitli yalan ve aldatmacalarla emekçileri sermayenin çıkarlarına hizmet eden politikaların gönüllü kurbanı haline getirmek istiyor.
TES’i, Otomatik Katılım Sisteminin (OKS) ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği bir tamamlayıcı emeklilik sistemi olarak planlıyor iktidar. OKS, işçilerin bireysel emeklilik sistemine (BES) dâhil edildiği bir otomatik katılım sistemidir. Bu uygulamayla 2017’den beri bu sistemde olan işçilerin maaşlarından yüzde 3 kesilerek BES’e aktarılıyor. BES uygulamasına göre işçi talep etmeden sisteme alınıyor ve primleri kesiliyor ama istemezse sistemden ayrılma hakkına sahip. Nitekim 2023 yılına kadar sisteme sokulan 24 milyona yakın işçinin 17 milyonu sistemden çıktı ve ancak 7 milyon işçi BES’te kaldı. Sistemden ayrılan milyonlarca işçiye ve aradan geçen birkaç yıla rağmen fonda milyarlarca lira birikti. Daha 2020 Eylülünde Erdoğan fon tutarı 154 milyar liraya ulaşmış olan BES’te yapılacak atılımlarla reel sektöre uzun vadeli düşük maliyetli kaynak sağlanabileceğini açıklıyordu. Hem işçi sınıfından ne kadar para fonlandığını hem bu fonun nelere kadir olduğunu anlatıyordu! Bu açıklamasıyla Erdoğan bu fonun sermayeyi daha fazla beslemek için kurulduğunu hiç çekinmeden itiraf ediyordu!
Son yıllarda izlenen politikalarla ekonominin altında oluşan büyük çatlaktan akıp gidenleri, işçi ve emekçilerin kemerini daha fazla sıkarak doldurmak mümkün olmuyor. İktidara daha fazlası ve bunun için de daha sıkı sistemler lazım! O yüzden BES yetmiyor, bu defa TES’i devreye sokmaya çalışıyor. TES, BES’in daha sıkı organize edilip yeniden yapılandırılmış hali. Artık 2024 yılının son çeyreğinde yürürlüğe girmesi öngörülen TES’le bireysel emeklilik sisteminde kalış süreleri uzatılacak ve toplanan fon miktarı arttırılacak. TES yürürlüğe girdiğinde kapsam dâhilindeki tüm işçiler cayma ve ayrılma hakkı olmadan sisteme dâhil edilecek. İşçilerin yastık altı kurutulup elindekine, cebindekine, hatta midesindekine çoktan göz dikilmiş durumda! Ama sistem ne de güzel allanıp pullanarak anlatılıyor! OVP’de yer alan “tamamlayıcı emeklilik sistemi” yalnızca yandaş medyada değil birçok medya organı tarafından, geleceğe huzurla bakarken mutluluktan mest olmuş yaşlı çiftler ve tomar tomar para sayan el görselleri eşliğinde “çifte emeklilik müjdesi” olarak duyuruldu. Güya her çalışan 60 yaşına geldiğinde çifte emeklilik maaşına kavuşacak, iki emekli maaşını da herhangi bir kesinti veya oransal azalma olmadan aynı anda alabilecek!
İktidarın yarattığı sorunların çaresi olarak acı ilacı kitlelere yutturmaktaki mahareti bu meselede de fazlasıyla devrede! Oysa emekçi kitlelere allanıp pullanarak sunulan sistemde üç model üzerinde çalışılıyor. İlk modelde 45 yaş altı tüm işçiler sisteme dâhil edilecek. Maaşlarından her ay yüzde 3 kesinti yapılarak TES’e yatırılacak ve cayma hakkı olmadan zorunlu olarak en az 10 yıl sistemde kalacak. Yaş koşulunu sağlamadan ayrılmak isteyenleri ciddi kayıplar bekleyecek. İkinci modelde TES’in kıdem tazminatı fonu olarak kurulması öngörülüyor. Bu modelde kıdem tazminatının 11 gününün TES’E aktarılması planlanıyor ve istisnai durumlar haricinde işçiler 56 ya da 69 yaşına gelmeden fondaki birikimlerine dokunamıyor. Üçüncü modelde ise, ilk modeldeki TES’in kıdem tazminatı fonuyla entegre edilerek tek bir havuz oluşturulması düşünülüyor. İşveren her ay kıdem tazminatı fonuna işçinin aylık brüt ücretinin yüzde 6’sını prim olarak yatıracak. Üçüncü modelde diğer koşullar yine diğer modeller gibi. TES ile emekli aylığı bağlama oranı da yine değiştirilecek. Emekli aylığı bağlama oranı, işçileri daha uzun yıllar çalışmaya zorlayacak şekilde yeniden düzenlenerek emeklilik yaşı daha da yükseltilecek. Bu modelin içine kıdem tazminatının tasfiyesi entegre edilirse sermaye ve iktidar işçilerin kıdem tazminatı ve emeklilik ikramiyesi hakkını da iç edecek.
İktidar yaptığı her işte olduğu gibi bu meselede de bir taşla birçok kuş vuruyor. Bugün çoğunluğu 45 yaşın altında olan 20 milyon işçi var Türkiye’de. Bunların büyük çoğunluğunun da bankalarda ve fonlarda bir birikimi mevcut değil. Bir yandan emeklilik ödenekleri devletin yükümlülüğü olmaktan çıkartılıp işçilerin sırtına bindirilirken diğer yandan onlardan zorla yapılacak kesintiler bankalara ve bireysel emeklilik şirketlerine düzenli kaynak haline getirilecek. TES, emeklilik sisteminden devletin aşamalı şekilde devreden çıkartılıp sistemin özel emeklilik fonlarına yani özel şirketlere devredilmesini amaçlayan bir model. Bir yandan zaten görece yüksek gelirli işçilerin büyük bir kısmının bile artık yoksulluk sınırının altına doğru çekildiği dikkate alınırsa, işçi sınıfı bireysel emeklilik dayatması ve “bari yaşlılığını güvenceye al” aldatmacasıyla genç yaşlardan itibaren daha fazla açlığa talim ettirilmek isteniyor. Diğer yandan 65 yaşında emekli olacak bir işçinin, ömrünün kalan kısmında yaklaşık olarak 45 yıl çalışarak ödediği primlerin karşılığını alması “doğal olarak” mümkün olmayacak.
Güvencesiz çalışmanın ve genç nüfusta işsizliğin yaygınlığını dikkate alırsak, bunun önümüzdeki yıllarda ne kadar büyük bir sorun haline geleceğini tahmin edebiliriz. İşçi sınıfının genciyle, yaşlısıyla, çalışanı ve emeklisiyle bir bütün olarak hem bu soruna hem sınıfın geleceğini karartan diğer sorunlara karşı gecikmeden dur demesi ve ortak bir mücadele yürütmesi gerekir. Verilen mücadelelerin boşa gitmediğini son yıllarda emeklilikte yaşa takılanların (EYT) verdiği mücadele de göstermektedir. Zamanında ciddi bir tepki vermedikleri için engelleyemedikleri hak gasplarının derin sonuçlarını yaşayan emekliler geç de olsa harekete geçtiler. Şikâyet etmek, sızlanmak ya da kaderine razı olmak yerine örgütlenip, konuyu sürekli gündemde tutup mücadele etmeye başladılar. Birkaç yıl boyunca giderek büyüyen mücadelenin zorlamasıyla 2023 seçimlerinden hemen önce siyasi iktidar getirdiği yeni şartlarla emeklilikte yaşa takılanların bir kısmının emekli olma hakkını kabul etmek zorunda kaldı.[4] Geçimlerine ancak kısmi ve yetersiz katkı sağlayabilecek bir emeklilik hakkı koparsalar da, işçi sınıfının daha kitlesel ve daha güçlü örgütlülüklerle vereceği mücadelede çok şey kazanacağına güzel bir örnek sundular.
[1] Emekli maaşlarının milli gelire oranı: Türkiye Avrupa'da ne durumda?, tr.euronews.com
[2] Son 20 yılda en çok emekliler kaybetti, tr.euronews.com
[3] Ayrıntılı bilgi için bkz. İlkay Meriç, Kamusal Emeklilik Sisteminin Tasfiyesine Doğru, Eylül 2012, marksist.net/node/3081
[4] Ayrıntılı bilgi için bkz. Levent Toprak, EYT ve Burjuva İdeolojisinin Dayanılmaz Hafifliği, 20 Şubat 2023, marksist.net/node/7887
link: Aylin Dinç, Emeklilik Hakkına Saldırılar Devam Ediyor, 16 Mart 2024, https://fa.marksist.net/node/8220
16 Mart Beyazıt Katliamını Unutmadık!
Yapay Zekâ ve Burjuva İdeolojisi