DÖRDÜNCÜ KISIM: META-SERMAYE ile PARA-SERMAYENİN META TİCARETİ SERMAYESİ ile PARA TİCARETİ SERMAYESİNE DÖNÜŞMESİ (Ticaret Sermayesi)
Bölüm 16: Meta Ticareti Sermayesi
Tüccar veya ticaret sermayesi, meta ticareti sermayesi ve para ticareti sermayesi olmak üzere iki alt bölüme ayrılır. Marx, modern iktisadın ve hatta onun en iyi temsilcilerinin, ticaret sermayesini doğrudan doğruya sanayi sermayesiyle aynı kefeye koyduğunu ve ticaret sermayesinin karakteristik özelliklerini tümüyle gözden kaçırdığını vurgular. Bu durum ticaret sermayesi üzerinde durmayı çok daha gerekli kılmaktadır.
Kapital ikinci ciltte ele alındığı üzere, toplumun toplam sermayesinin bir kısmı her zaman paraya çevrilmek üzere meta olarak, bir başka kısmı da metaya çevrilmek üzere para olarak piyasada bulunur. Meta ve para, daima bu çevrilme hareketinin, bu biçimsel başkalaşımların içindedir. “Genel olarak dolaşım sürecinde bulunan sermayenin bu işlevinin, özel bir sermayenin özel bir işlevi olarak bağımsızlaşması, iş bölümünün ürünü olarak özel bir kapitalistler grubuna devredilen bir işlev olarak sabitlenmesi ölçüsünde, meta- sermaye, meta ticareti sermayesi ya da ticaret sermayesi haline gelir.”
Kapital ikinci ciltte “dolaşım maliyetleri” kısmında açıklanan, metaların dağıtıma uygun bir biçimde saklanmasının ve dağıtılmasının dolaşım süreci içinde devam eden üretim süreçleri sayılabileceği hususu hatırlanacaktır. Marx, aslında meta-sermaye dolaşımına ait olan bu olayların, tüccar sermayesine ya da meta ticareti sermayesine özgü işlevlerle karıştırıldığına dikkat çeker. Oysa toplumsal işbölümünün gelişimiyle birlikte tüccar sermayesi saf, yani söz konusu işlevlerden ayrı ve bağımsız bir biçim kazanmıştır. Buna karşın söz konusu olaylar, pratikte, ticaret sermayesine özgü işlevlerle kısmen bir birliktelik içinde bulunur ve bu nedenle saf biçimiyle ortaya çıkmaz. Fakat ticaret sermayesinin özgül farklılığını belirleyebilmek için, söz konusu işlevlerin bir kenara bırakılması gerekir. “Bu işlevleri ayırıp uzaklaştırdığımızda, onun saf biçimini elde ederiz.”
Meta-sermaye ve para-sermaye, aynı sermayenin iki farklı ve ayrışmış varlık biçimidir. Piyasada bulunan meta-sermaye öğeleri, meta piyasasından sürekli olarak çekilerek ve yeniden üretim sürecinin gerekli öğeleri biçiminde sürekli ona geri verilerek hiç durmadan değişim geçirir. Buna karşın, toplumsal sermayenin bir bölümü sürekli olarak dolaşım sermayesi biçiminde piyasada bulunur ve para-meta / meta-para şeklindeki başkalaşım sürecinden geçer.
Meta ticareti sermayesi, sürekli olarak piyasada (dolaşım alanında) söz konusu başkalaşım süreci içinde bulunan dolaşım sermayesinin bir kısmının dönüşmüş biçiminden başka bir şey değildir. “Bir kısmının, diyoruz, çünkü meta alım satımının bir kısmı her zaman doğrudan doğruya sanayici kapitalistler arasında gerçekleşir.” Marx, tüccar sermayesinin özgül doğasının anlaşılmasına katkıda bulunmadığından ve Kapital ikinci ciltte enine boyuna ele alındığından, bu incelemede bu kısmı tümüyle dışarıda bıraktığını belirtir.
Meta tüccarı, piyasada yatırdığı para tutarını ona eklenen kâr ile fazlalaştırmak isteyen bir kapitalisttir. Ama yalnızca genel olarak kapitalist değil, özel olarak da meta tüccarı olduğundan, onun sermayesi başlangıçta piyasada para-sermaye biçiminde görünmek zorundadır. “Çünkü o, meta üretmek yerine, sadece onların ticaretini yapar, onların hareketine aracılık eder ve onların ticaretini yapabilmek için, önce onları satın almak, yani para-sermaye sahibi olmak zorundadır.” Örnekse, bir meta tüccarının ticaret sermayesi olarak değerlendirdiği 3000 sterline sahip olduğunu varsayalım. Tüccarımız bu 3000 sterlinle, diyelim, bir keten bezi fabrikatöründen metresi 2 şilinden 30 bin metre keten bezi satın alır. Sonra bu 30 bin metre bezi piyasada satar. Yıllık ortalama kâr oranı %10 olsa her tür ek masraf çıkarıldıktan sonra %10’luk bir yıllık kâr elde etse, yılın sonunda 3000 sterlinini 3300 sterline dönüştürmüş olur. “Bu kârı nasıl elde ettiği, üzerinde daha sonra duracağımız bir sorudur. Burada öncelikle sermayesinin hareketinin yalnızca biçimini inceleyeceğiz.” Tüccarımız 3000 sterlinle durmadan keten bezi satın alır ve bu keten bezini durmadan satar. Bu satmak için satın alma işlemini (P-M-P'), üretim süreciyle kesintiye uğratılmaksızın tümüyle dolaşım süreci içinde büründüğü biçimiyle durmadan yineler.
Peki, meta ticareti yapan bu sermayenin, sadece sanayi sermayesinin bir varlık biçimi olarak meta-sermaye ile ilişkisi nedir? Keten bezi fabrikatörü açısından bakıldığında, o, tüccarın parasıyla kendi keten bezinin değerini gerçekleştirmiş ve meta-sermayesinin başkalaşımının ilk evresini (M-P) tamamlamıştır. Artık, diğer koşullar aynı kalırken, parayı yeniden ipliğe, kömüre, işçi ücretlerine ve ayrıca gelirini tüketmek için geçim araçlarına çevirebilir. Böylece sanayici kapitalist, gönlünce yapacağı gelir harcamaları bir yana bırakılırsa, yeniden üretim sürecinde yoluna devam edebilir.
Keten bezi üreticisi sanayici kapitalist, keten bezinin tüccara satışını gerçekleştirerek metasını paraya çevirmiştir, ama tüccarın satın aldığı keten bezi piyasada henüz meta-sermaye olarak durmaktadır. “Sahibi olan kişinin değişmesi dışında, keten bezine hiçbir şey olmamıştır. Kendi amacı bakımından, süreçteki konumu bakımından, daha önce olduğu gibi meta-sermayedir, yani satılabilir durumdaki metadır; tek fark, daha önce üreticinin elindeyken şimdi tüccarın elinde olmasıdır.” Kısacası, sanayici kapitalistin keten bezini üretme işlevi tamamlandıktan sonra yine onun gerçekleştirmesi gereken metayı satma işlevi, tüccar tarafından sanayici kapitalistin elinden alınmış ve tüccarın özel işine dönüştürülmüştür.
Keten bezi üreticisi kapitalist piyasaya yeniden 3000 sterlin değerinde 30 bin metre keten bezi sürme ihtiyacı duyduğunda, şayet bizim tüccar elindeki 30 bin metre bezi henüz satamamışsa, sanayici kapitalistin ikinci partide ürettiği keten bezini satın alamaz. Çünkü tüccarın deposunda hâlâ satılmamış 30 bin metre keten bezi vardır ve bu meta-sermaye henüz para-sermayeye çevrilmemiştir. Tüccarın yeni satın almasının böylece duraklamasıyla, üretim sürecinde de bir kesinti yaşanır. Kuşkusuz, keten bezi üreten sanayici kapitalistin elinde ikinci parti üretimi gerçekleştirecek bir ek sermaye bulunabilir ve bu ek sermaye sayesinde üretim sürecinin devam etmesini sağlayabilir. Fakat Marx, bu varsayımın herhangi bir değişikliğe yol açmayacağını belirtir. Zira ilk 30 bin metre bez için yatırılmış olan sermaye açısından bakıldığı sürece, bu sermayenin yeniden üretim süreci kesintiye uğramıştır ve kesintiye uğramış olarak kalır.
Dolayısıyla burada gerçekten de, tüccarın işlemlerinin, üretici kapitalistin meta-sermayesini paraya çevirecek işlevlere aracılık etmekten başka bir şey olmadığı açıkça görülür. Demek ki, aslında meta ticareti sermayesi, üretici kapitalistin piyasada paraya çevrilme sürecinden geçmesi gereken meta-sermayesinden başka hiçbir şey değildir. “Tek fark, bu işlevin, şimdi, üreticinin geçici bir işlemi olarak değil, sadece kapitalistlerin özel bir türü, yani meta tüccarı tarafından gerçekleştirilen bir işlem olarak görünmesi, özel bir sermaye yatırımının işi olarak bağımsızlaşmasıdır.”
Ayrıca, meta ticareti sermayesinin özgül dolaşım biçimi de bunu gösterir. Tüccar metayı satın alır ve sonra onu satar: P-M-P' ve böylece artan parasıyla tüccar işlevine devam eder. Oysa sanayici kapitalist ürettiği metasını kendisi satarsa, paraya çevirdiği sermayesiyle yeniden üretmek için gereken üretim araçlarını satın alır. Sanayici kapitalist için esas hareket ürettiği metayı paraya çevirmek iken (M-P), tüccar için hareket P-M-P' şeklindedir, yani ticari faaliyette yatırdığı para-sermayesindeki özel bir değerlenmedir. O halde tüccar söz konusu olduğunda metaların başkalaşımının ifadesi kendisini, sermayenin ayrı bir türünün evrimi olarak gösterir. Peki, “meta ticareti sermayesine bağımsız şekilde iş gören bir sermaye karakterini kazandıran şey nedir?”
Birincisi, meta-sermayenin, nihai olarak paraya dönüşümünü kendi üreticisinden farklı bir aracının elindeyken gerçekleştirmesidir. Meta-sermayenin bu dönüşüm işlevine, tüccarın işleminin yani onun alım ve satımının aracılık etmesi ve böylece bu işlemin kendine özgü, sanayi sermayesinin diğer işlevlerinden ayrı ve bu nedenle de bağımsızlaşmış bir iş görünümünü almasıdır. “Burada toplumsal iş bölümünün özel bir biçimi söz konusudur.” Bu nedenle, sermayenin yeniden üretim sürecinin dolaşım evresinde gerçekleştirilen işlevin bir kısmı, kendine özgü ve üreticiden farklı bir dolaşım aracısının işlevi olarak görünür. Ama bu birinci unsur, söz konusu özel işin yeniden üretim süreci içinde bulunan sanayi sermayesinden farklı ve ondan bağımsız bir sermayenin işlevi olarak görünmesini tek başına açıklayamaz. “Gerçekten de, meta ticaretinin sadece gezgin satıcılar ya da sanayici kapitalistin başka doğrudan görevlileri tarafından yürütüldüğü durumlarda böyle görünmez.” O nedenle, işin içine ikinci bir açıklayıcı unsurun katılması gerekir. Konuyu açıklayıcı ikinci unsur, bağımsız dolaşım aracısı olan tüccarın kendisine ait ya da ödünç alınmış para-sermaye yatırmasıdır. Tüccar bu para-sermayesiyle sanayiciden keten bezi satın aldığında, keten bezi fabrikatörünün üretmiş olduğu meta-sermayenin nihai satışı gerçekleşmiş olur. Keten bezi fabrikatörü elde ettiği bu parayla diyelim iplik üreticisi fabrikatörün ipliğini satın alır. O halde tüccarın P-M-P' işlevi, yalnızca, iki üretici arasındaki meta-para dönüşümüne aracılık eden bir süreçtir. Tüccarın yatırdığı para-sermaye, sermaye olarak iş görmeyi, yalnızca, meta-sermayenin paraya çevrilmesine aracılık etmesi sayesinde başarır. Bunu da sürekli olarak meta alıp satarak yapar ve bu süreç aracılığıyla meta-sermayeyi meta ticareti sermayesine çevirir.
Toplumsal toplam sermayenin yeniden üretim süreci açısından bakıldığında, meta ticareti sermayesi, sanayi sermayesinin henüz piyasada meta-sermaye olarak kendi başkalaşım sürecini yaşayan kısmından başka bir şey değildir. Dolayısıyla, yalnızca, tüccarın yatırmış olduğu, sadece alım satıma yönelik olup hiçbir zaman üretken sermaye biçimini almayan ve her zaman sermayenin dolaşım alanının sınırları içinde kalan para-sermayedir.
Aracı tüccar olmasaydı ve keten bezi üreticisi sanayici, keten bezi son alıcıya yani üretken ya da bireysel tüketiciye ulaşmasına kadar beklemek zorunda olsaydı, onun yeniden üretim süreci kesintiye uğramış olurdu. Ya da, üretim sürecini kesintiye uğratmamak için, sermayesinin bir bölümü meta olarak piyasada bulunurken bir başka bölümünü üretim sürecini devam ettirmek üzere para rezervi olarak elinde tutmak zorunda kalırdı. Tüccar sayesinde sanayici kapitalist, sermayesinin daha büyük bir kısmını sürekli olarak gerçek üretim sürecinde, daha küçük bir bölümünü ise para rezervi olarak kullanabilir.
Marx, eğer tüccar sermayesi kendi gerekli oranlarını aşmıyorsa ulaşılabilecek sonuçları sıralar. 1) Sadece alım satımla uğraşan sermayeye, metaların satın alınması için gerekli olan paranın dışında, ticari işin yürütülmesi için gerekli olan emeğe, tüccarın değişmez sermayesine, depo binalarına, ulaştırmaya vb. yatırılması gereken para da dahildir. Bunları da içermek üzere ticari sermaye, yine de, şayet sanayici kapitalist işinin tüm ticari kısmını kendi başına yürütmek zorunda kalsaydı ulaşacağı miktardan küçüktür. 2) Tüccar sadece bu işle uğraştığından, sanayicinin metasının paraya çevrilmesi, sanayici kapitalistin kendi ticaret işini yaptığı durumla karşılaştırıldığında daha hızlı bir şekilde gerçekleşir. 3) Tüccar sermayesinin devri, yalnızca bir üretim alanındaki çok sayıda sermayenin devirlerini değil, farklı üretim alanlarındaki çok sayıda sermayenin devirlerini temsil edebilir.
Marx bazı genel hususları sıralar. “Sanayi sermayesinin devri, sadece dolaşım zamanı tarafından değil, aynı zamanda üretim zamanı tarafından sınırlanır. Yalnızca belirli bir meta türünün ticaretiyle ilgilenen bir tüccar sermayesinin devri, sadece tek bir sanayi sermayesinin devri tarafından değil, aynı üretim dalındaki tüm sanayi sermayelerinin devirleri tarafından sınırlanır.” Örnekse, tüccar, bir üreticinin keten bezini satın alıp sattıktan sonra, bu üretici piyasaya yeniden meta sürmeden önce, bir başkasının keten bezini satın alıp satabilir. O nedenle, aynı tüccar sermayesi, arka arkaya, belirli bir üretim dalına yatırılmış olan sermayelerin farklı devirlerine aracılık edebilir. Böylece, onun devri tek bir sanayi sermayesinin devirleriyle özdeş olmaz ve tek bir sanayi sermayesinin hazırda tutmak zorunda olacağı tek bir para rezervinin yerini almanın ötesine geçer. Tüccarın bir üretim dalındaki devri, doğal olarak, bu üretim dalının toplam üretimi tarafından sınırlanır, fakat o daldaki tek bir sermayenin devir zamanı tarafından sınırlanmaz. Örneğin tüccar A, üretimi üç ay süren bir meta sağlıyor olsun. Tüccar A bu metayı satın alıp diyelim bir ayda sattıktan sonra, o daldaki bir başka üreticinin metasını satın alıp satabilir. “Ama aynı tüccar sermayesinin devrinin, farklı üretim dallarındaki sermayelerin devirlerine aracılık etmesi de aynı derecede mümkündür.”
Tüccar sermayesinin devri, eşit büyüklükteki bir sanayi sermayesinin devriyle özdeş değildir; ister aynı ister farklı üretim dallarında olsunlar, böyle birkaç sermayenin devirlerinin toplamına eşittir. Tüccar sermayesi ne kadar hızlı devir yaparsa, toplam para sermayenin tüccar sermayesi olarak iş gören kısmı o kadar küçük olur. Tersine, ne kadar yavaş devir yaparsa, toplam para sermayenin tüccar sermayesi olarak iş gören kısmı o kadar büyür. Üretim ne kadar az gelişmiş olursa, tüccar sermayesinin toplamı, piyasaya sürülen metaların toplamına oranla o kadar daha büyük olur; fakat gelişmiş durumlara oranla ise o kadar daha küçük olur. “Bu nedenle, bu tür gelişmemişlik durumlarında gerçek para-sermayenin büyük bölümü tüccarların ellerinde bulunur ve böylece bunların servetleri başkalarının karşısında parasal serveti oluşturur.” Tüccar tarafından yatırılan para-sermayenin dolaşım hızı ise, birincisi üretim sürecinin yenilenme ve farklı üretim süreçlerinin birbirlerine bağlanma hızına; ikincisi tüketim hızına bağlıdır.
Tüccar sermayesinin tüm değer büyüklüğüyle önce meta satın alıp sonra onu satması gerekmez. “Tüccar, bunun yerine, her iki hareketi eş zamanlı olarak gerçekleştirir. Bu durumda sermayesi iki kısma ayrılır. Bunlardan biri meta-sermayeden ve diğeri de para-sermayeden oluşur. Bir yerde alım yapar ve böylece parasını metaya çevirir. Bir diğer yerde satış yapar ve böylece meta-sermayesinin bir kısmını paraya çevirir. Bir yanda sermayesi kendisine para-sermaye olarak geri dönerken, diğer yanda meta-sermaye elde eder. Bir biçimdeki kısım ne kadar büyük olursa, diğer biçimdeki kısım o kadar küçük olur. Bu, karşılıklı olarak değişir ve dengelenir.” Dolaşım aracı olarak fiilen para kullanımına, ödeme aracı olarak para kullanımı ve buna dayanarak büyüyen kredi sistemi eklenir. Kapitalist gelişme bu noktaya ulaştığında, tüccar sermayesinin para-sermayeden oluşan kısmı, söz konusu tüccar sermayesinin gerçekleştirdiği işlemlerin büyüklüğüne oranla daha da küçülür. Ayrıca, yeniden üretim süreci ne kadar hızlanırsa ve paranın ödeme aracı olma işlevi yani kredi sistemi ne kadar gelişirse, tüccar sermayesi toplam sermayeye oranla o kadar küçülür.
Bazı iktisatçılar kasıtlı olarak tüccar sermayesini üretim sermayesi olarak sınıflandırabilmek için, ticareti metaların bir yerden bir diğer yere taşınması şeklinde sunarak ulaştırma sanayiiyle karıştırmışlardır. Ticareti, “tam anlamıyla bir üretim eylemi” olarak sunmuşlardır. Marx bu tür görüşlerin temelden yanlış olduğunu belirtir. “Tüccar sermayesi, dolaşım alanında iş gören sermayeden başka bir şey değildir. Dolaşım süreci toplam yeniden üretim sürecinin bir evresidir. Ne var ki, dolaşım sürecinde değer ve dolayısıyla artık değer üretilmez.”
Dolaşım alanında sadece aynı değer kütleleri metadan paraya ve paradan metaya dönüşerek biçim değişikliklerine uğrar. “Aslında burada olan şey, metaların başkalaşımından başka bir şey değildir ve bunların da değer yaratımıyla veya değer değişikliğiyle hiçbir ilgisi yoktur.” Üretilmiş metaların satışı sayesinde, yalnızca üretim sürecinde üretilmiş olan artı-değer gerçekleştirilebilir. Söz konusu artı-değer gerçekleştiriliyorsa, bunun nedeni, artı-değerin bu metalarda zaten var olmasıdır. Konunun diğer yönüne de bakalım. İkinci eylemde, yani metanın satışıyla elde edilen para-sermayenin yeniden üretim öğeleri şeklindeki metalarla mübadele edilmesi eyleminde, alıcı herhangi bir artı-değer gerçekleştirmez. Burada sanayici kapitalist, yalnızca paranın üretim araçlarıyla ve emek gücüyle mübadelesi yoluyla yeniden artı-değer üretimini başlatır.
Ticareti üretim faaliyeti diye yutturmak isteyen iktisatçıların iddialarının aksine, dolaşım zamanı boyunca sermaye hiçbir üretimde bulunmaz ve dolayısıyla artı-değer de üretmez. Alım-satımların, meta-para, para-meta başkalaşımlarının gerçekleştiği dolaşım süreci yeni değer yaratımını engeller. O nedenle, artı-değer oranının ifadesi olarak kâr oranı, tam da dolaşım zamanının süresiyle ters orantılıdır. “Dolayısıyla, tüccar sermayesi, en azından doğrudan doğruya, ne değer yaratır ne de artı-değer. Dolaşım zamanının kısalmasına katkıda bulunduğu ölçüde, sanayici kapitalist tarafından üretilen artı-değerin artmasına dolaylı olarak yardımcı olabilir.” Tüccar sermayesi, piyasanın genişlemesine yardımcı olabilir, sermayeler arasında işbölümünü sağlayabilir ve dolayısıyla sermayeyi daha büyük ölçekte çalışabilecek duruma getirebilir. Böyle olduğu ölçüde tüccar sermayesinin işlevi, sanayi sermayesinin üretkenliğini ve onun birikimini teşvik etmektir. Dolaşım zamanını kısalttığı ölçüde, artı-değerin yatırılan sermayeye oranını, yani kâr oranını yükseltir. “Sermayenin dolaşım alanında para-sermaye olarak bağlı bulunan kısmının küçülmesini sağladığı ölçüde, sermayenin doğrudan doğruya üretimde kullanılan kısmını büyütür.”
(devam edecek)
link: Elif Çağlı, Marx’ın Kapital’ini Okumak, III. Cilt /15, 1 Kasım 2024, https://fa.marksist.net/node/8372