Published on Marksist Tutum (https://fa.marksist.net)

Home > Eğitim-Sen’i Kapattırmayacağız

Eğitim-Sen’i Kapattırmayacağız

Ankara'dan bir MT okuru, 11 Aralık 2004

egitim-sen_kapattirmayacagiz.jpg

200 bin eğitim emekçisinin oluşturduğu eğitim ve bilim emekçileri sendikası, burjuva düzenin mahkemelerinden çıkacak kararla kapatılmak isteniyor. Kapatılma gerekçesi: sendika tüzüğünün “sendikanın amaçları” başlığını taşıyan 2. madde (b) bendinde “…bireylerin ana dillerinde öğrenim görmesini ve kültürlerini geliştirmesini savunur” sözcüklerinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 3. maddesinde yer alan “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” ve yine 42. maddesinin 6. paragrafında yer alan “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” kurallarına ve Yabancı Dil eğitimi ve öğretimi, Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerinin Öğretilmesi Hakkındaki Kanunun 2. maddesinin (a) fıkrasında “eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına Türkçeden başka hiçbir dil ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” şeklindeki düzenlemelere aykırı olmasıdır. Dava gerekçesi demokratik bir talebin dile getirilmesi özgürlüğünü tamamen es geçmekte ve burjuva düzenin demokratik kıstaslarıyla dahi çelişmektedir. Yaşadığımız topraklarda artık karşılaşmaya şaşırmadığımız statükocu anlayış burada da kendini göstermektedir. Yıllarca en doğal yaşamsal hakları kısıtlanmış halkların yine en temel yaşamsal haklarından biri olan kendi dilinde eğitim hakkı ve kültürlerini geliştirme hakkının eğitim emekçileri tarafından savunulması kadar doğal ve insani ne olabilir ki. Eğitim emekçileri, yaşadığımız topraklarda devletin baskıcı şovenist yaklaşımının, kültürel çeşitliliğe nasıl ket vurduğunu en açık biçimiyle yaşamakta ve bunun sonucu olarak bu tarz özgürlükleri kısıtlayıcı uygulamalara karşı siyasi bir tavır sergilemektedirler. Böylesi bir talebin herhangi bir sendikanın işi olmadığı düşüncesi ise tamamen zırvalıktır. Sendikalar belli bir işkolunda çalışan emekçi kitlenin ortak çıkarlarını savunduğu geniş kitle örgütleridir ve o işkolunda varolan her türlü sorun o sendikanın ilgi alanı içindedir ve aslında sorumluluğu altındadır. Bir süredir bu konu üzerinde devam eden mücadele, 10 Aralık 2004 günü, Ankara Adliye Sarayı 2. iş mahkemesinde görüşülen duruşmaya katılmak amacıyla İstanbul’dan gelen eğitim emekçilerinin Ankara’daki emekçilerle Gençlik Parkı önünde buluşup Adliye önünde davayı protesto etme eylemiyle devam etti ve dava sonuçlanana kadar da devam edecek. Gençlik Parkı önünde toplanan ve eğitim emekçileri dışında, bazı KESK üyeleri, TMMOB, Halk Evleri ve öğrencilerin oluşturduğu yaklaşık 500 kişilik grubun yürüyüşü polis güçleri tarafından engellendi ve 30 dakika kadar süren anlaşma çabalarından sonra ne şiş yansın ne kebap misali yol kenarından hızlı adımlarla adliyeye doğru kısa bir yürüyüş yapıldı. İstanbul’da yapılan protestolardan sonra beklenen, nicelik olarak daha büyük bir kitlenin, emekçinin direnme gücünü daha keskin bir biçimde göstermesiydi. Fakat maalesef eğitim emekçileri de böylesi haklı bir davada yeterli gücü gösteremediler. Bu durum bize bir kez daha örgütlü gücün önemini ve bir örgütün sayısal çoğunluğunun değil –Eğitim-Sen 200 bin üyeli bir örgütlü yapı– militan sınıf bilinçli unsurlarının önemini hatırlattı. Sendikalar işçi sınıfının mücadele örgütleridir. Bizler militan sınıf bilinciyle donanmış Marksist işçiler olarak sendikalarımızı sahiplenmek ve onların mücadeleci-militan bir çizgide yol alması için çalışmak zorundayız. Her zaman hatırlamamız gerekir: Örgütlüysek Her Şeyiz Örgütsüzsek Hiçbir Şey.

11 Aralık 2004
KESK
Share

Source URL:https://fa.marksist.net/node/335?page=1