Bursa’daki Renault, Tofaş, Valeo, Coşkunöz, Mako fabrikalarında çalışan metal işçileri günlerdir protesto eylemleri yapıyorlar. Türk Metal sendikasının işçilerin basıncıyla Bosch’ta, MESS ile yapılan grup sözleşmesinden daha iyi bir sözleşme imzalaması, Bursa’daki metal işçilerini harekete geçirdi. Renault ve Tofaş başta olmak üzere Bursa’daki birçok fabrikada işçilere hâkim olan huzursuzluk ve öfke eyleme dönüşmüş durumda. MESS ile üç yıllığına sözleşme imzalayarak işçileri sefalet ücretine mahkûm eden Türk Metal bürokratlarına tepki işyerlerinden sokağa taşarken, eylemler Türk Metal yönetiminden hesap sormaya doğru genişlemiş bulunuyor.
“Demek ki daha iyi bir sözleşme imzalanabiliyormuş” diyen metal işçileri, yemek saatlerinde ve vardiya giriş-çıkışlarında eylemler yapıyorlar. Türk Metal şubesine yürüyen işçiler, bürokratlardan açıklama yapmalarını ve talepleri doğrultusunda harekete geçmelerini istiyorlar. Harekete geçen tüm metal işçileri öfkeli bir şekilde aynı sloganları haykırıyorlar: “Türk Metal Şaşırma, Sabrımızı Taşırma”, “Satılmış Sendika İstemiyoruz”, “Pevrul İstifa!”
Metal işçileri, üç yıllık sözleşmeden vazgeçilmesini, Bosch’ta imzalan sözleşmenin aynen kendilerine de uygulanmasını, atama usulüne son verilerek işyeri temsilcilerinin demokratik bir şekilde işçiler tarafından seçilmesini ve yaptıkları eylemlerden ötürü kimsenin işten atılmamasını istiyorlar. Eylemlerin fitilini ateşleyen Renault işçileri, bugün işyeri önünde bir toplantı yaparak Türk Metal’i bir kez daha uyardılar. 24 Nisanda sendika genel merkezine bir ihtarname gönderme kararı alan işçiler, taleplerinin karşılanması için 5 Mayısa kadar Türk Metal’e süre tanıdıklarını açıkladılar. Eğer Türk Metal işçilerin taleplerini yerine getirmezse işçiler sendikadan istifa edeceklerini belirttiler. Renault, Tofaş, Valeo, Coşkunöz ve Mako işçileri, ayrıca 26 Nisan Pazar günü saat 12.00’da Bursa Kent Meydanında kitlesel bir eylem yapacaklar.
İşçilerin sabrı tükendi
İşçi sınıfı pek çok yönden sermayenin ve onun temsilcisi olan AKP hükümetinin saldırısı altındadır. 2023’te Türkiye’nin dünyanın 10. ekonomik gücü haline gelmesi ve Türkiye burjuvazisinin emperyalist üst basamaklara tırmanması için saldırgan bir politika yürüten AKP, sermayenin arzuları doğrultusunda Türkiye’yi aynı Çin gibi ucuz işgücü cennetine çevirmeye çalışıyor. Sermaye büyürken, işçi sınıfı ağır çalışma ve yaşam koşulları altında eziliyor. Daha fazla kâr elde etmek isteyen patronlar, ücretleri düşük tutuyor, iş saatlerini uzatıyor ve üretim temposunu arttırıyorlar. İş güvenliği önlemleri alınmadığı için iş kazaları ve iş cinayetleri korkunç sonuçlar yaratarak devam ediyor.
Bir gazeteye röportaj veren bir Renault işçisi, “Motoru yakmış durumdayız. Saatte 62-63 araç çıkıyor. Bölüm şefleri sürekli baskı yapıyor” diyerek ağır çalışma koşullarına dikkat çekerken, Coşkunöz işçilerinden birisi ise ücretlerin düşük olmasına vurgu yaparak şöyle diyor: “Hepimiz usanmış durumdayız. Çünkü koşullar çok ağır hem de bu para kimseye yetmiyor. Bu yüzden de genç işçilerin büyük bir gelecek kaygısı var.” Coşkunöz işçisinin belirttiği gibi özellikle genç işçiler gelecekleri için çok kaygılılar ve tam da bu kaygıdan dolayı, başlayan mücadelede ön saflardalar.
Ağır çalışma koşullarından ve düşük ücretlerden bıkan metal işçileri, her sözleşme döneminde çalışma ve yaşam koşullarının iyileşeceğini umut ediyorlar. Ancak her sözleşme döneminde bu beklentileri, sendika bürokratları tarafından boşa çıkartılıyor. 2014’ün sonbaharında başlayan yeni toplu sözleşme görüşmeleri, metal işçilerini bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı. Sınıf işbirlikçi Türk Metal bürokratları, işçilerin taleplerine kulak tıkayıp MESS’in dayatmalarına boyun eğerek üç yıllık sözleşmeye ve düşük ücret zammına evet dediler, işçilere ihanet ettiler. Dünya ölçeğinde ekonomik krizin devam ettiği, Türkiye ekonomisinin küçüldüğü ve kriz çanlarının çaldığı, liranın dolar karşısında her geçen gün eriyerek değer yitirdiği, işçilerin alım güçlerinin hayat pahalılığı karşısında günden güne zayıfladığı ve enflasyonun yükseldiği bir süreçte, işçiler son derece düşük ücret zamlarına ve üç yıl sürecek bir sözleşmeye mahkûm edildiler. Türk Metal bürokratlarının bu satış sözleşmesi metal işçileri arasında büyük bir tepki topladı, birçok işyerinde eylemler patlak verdi. Ancak işçilerin taban örgütlülüklerinin zayıf olması ve Türk Metal bürokratlarının patronlarla ortak hareket ederek mücadeleci işçileri işten atmaya yönelmesi işçilerin tepkisinin geri çekilmesine neden oldu.
Bu süreçte, Birleşik Metal-İş’in tabandan gelen basınç üzerine MESS dayatmalarını kabul etmemesi ve greve gitmesi ise, başta Türk Metal’in örgütlü olduğu işyerleri olmak üzere tüm metal işçileri arasında bir umut yarattı. Ancak 15 bin metal işçisinin başta metal sektörü olmak üzere diğer sektörlerdeki işçilere de örnek olacağı ve sermayeye karşı mücadelenin büyüyeceğini gören AKP hükümeti, patronların imdadına yetişti. Metal işçilerinin grevi “milli güvenliği bozucu” denilerek yasaklandı. Gerçekte AKP’nin milli güvenlikten kastı, sermayenin güvenliğinden başka bir şey değildi. Nitekim grev yasağının durdurulması için Danıştay’a açılan davada savunma yapan AKP hükümetinin, “metal işçilerinin grevi diğer işçilerin mücadelesinin de önüne açacak, toplumsal hareketlik aratacak ve bu sermayenin büyümesinin önüne geçecektir” demesi bu gerçeği gözler önüne sermiştir.
Grevi yasaklanan metal işçileri mücadelede kararlı olmalarına, grevi sürdürmek istemelerine ve diğer metal işçileri de bu mücadeleyi takip etmelerine rağmen, Birleşik Metal-İş yöneticileri işçileri işyerlerine göndermişlerdir. Bu süreç metal işçileri arasındaki hayal kırıklığını arttırırken, sendika bürokratlarına ve özellikle Türk Metal bürokratlarına olan tepkileri de büyütüyordu. Bu tepki alttan alta birikip kendine yeni kanallar ararken, Bosch işçilerinin sözleşmesi imzalandı.
Bosch işçileri, daha iyi bir sözleşme ve dolayısıyla daha iyi ücret ve çalışma koşulları için Türk Metal’den istifa ederek Birleşik Metal-İş’e geçmişlerdi. Ancak AKP’nin Çalışma Bakanlığı, toplu sözleşme yetkisini yeniden işbirlikçi Türk Metal’e verdi. Lakin bu sonuca rağmen işçilerin tepkisi yatışıp geri çekilmedi ve bu tepki sözleşme sürecinde bürokratlar üzerinde etkili oldu. Nitekim on binlerce metal işçisine MESS dayatmalarını kabul ettiren Türk Metal, Bosch işçisinin basıncı altında kalarak MESS sözleşmesine nazaran daha iyi bir sözleşme imzalamak zorunda kaldı.
Türk Metal’in internet sitesinden yaptığı açıklamaya göre sözleşmenin ayrıntıları şöyle: “13 Nisan 2015 günü İstanbul’da MESS merkez bürosunda yapılan oturumda anlaşma sağlandı. Varılan anlaşmayla saat ücreti 5,34 liranın altında olanların ücretleri 5,34’e çekildikten sonra, sırasıyla ilk dönemde %7+70 kuruş, ikinci dönemde %7+20 kuruş, üçüncü dönemde %2,22+15 kuruş ve dördüncü dönemde de %5,55+15 kuruş iblağ yapılacak.”
MESS kapsamındaki metal işçileri için bu sözleşmenin en önemli yönü iki yıllık olması ve elbette zammın bir nebze daha yüksek olmasıdır. Bu sözleşmenin Bosch işçilerinin basıncıyla ortaya çıktığının farkında olan metal işçileri harekete geçtiler. Aslında Bosch sözleşmesi, uzun bir süredir öfkeleri biriken metal işçilerinin sabrının taşmasına vesile olmuştur.
Türk Metal bürokratları işbaşında
“Artık yeter” diyen Bursa merkezli fabrikalardaki metal işçileri, Türk Metal bürokratlarından hesap sormaya girişmişlerdir. Son derece öfkeli olan metal işçileri, üç yıllık sözleşmenin yırtılıp atılacak şekilde, MESS’e bağlı patronlarla protokol yapılmasını istiyorlar. Türk Metal bürokratları ise, işçilerin eylemlerini kırmak üzere harekete geçmiş durumda. Bürokratlar fabrikaları dolaşarak mücadeleci işçileri tespit etmeye çalışıyorlar. Daha önceki senelerde olduğu gibi, öncü metal işçilerini tespit edip işten attırmak, işçilerin birliğini ve moralini bozarak mücadeleyi kırmak istiyorlar.
Aslında Bursa merkezli metal işçilerinin tepkisi yeni değil. 1998’de Tofaş ve Renault başta olmak üzere Türk Metal üyesi 80 bin işçi, bürokratların ihanetlerine karşı bayrak açmış ve topluca eyleme geçerek tepkilerini ortaya koymuşlardı. O zaman Türk Metal’in başında olan Mustafa Özbek’i hedef alan işçiler, “Satılmış Özbek İstifa” sloganıyla tepkilerini dile getirmişlerdi. Topluca istifa eden işçiler Birleşik Metal-İş’e geçmek istemişler ama yalnız bırakılmışlardı. Yalnız kalan işçiler, tekrardan Türk Metal çetesinin hâkimiyeti altındaki bürokratik yapıya mahkûm olmuşlardı.
Bugün metal işçileri bir kez daha harekete geçmiş bulunuyorlar. İşçilerin eylemlerini örgütlü ve sonuç alıcı bir düzeye taşımak büyük önem taşıyor. Bunun içinse öncelikle taban örgütlülüklerinin güçlendirilmesi gerekiyor. Taban örgütlülüklerini güçlendiren ve mücadelelerine devam eden metal işçileri, başta Türk Metal üyesi işçiler olmak üzere diğer işçilere de örnek olacaklardır. Bu süreçte kendine mücadeleci diyen sendikalar ise üzerlerine düşen görevleri yapmalı ve harekete geçen metal işçilerine sahip çıkmalıdırlar.
link: UİD-DER, Metal İşçilerinin Öfkesi Büyüyor, 22 Nisan 2015, https://fa.marksist.net/node/4150
HDP Seçim Bildirgesini Açıkladı
Ermeni Sorunu: Gerçekler Direngendir