Anma programında 14. Uluslararası Hrant Dink ödülünü alan insan hakları savunucusu Şaharzad Akbar’ın ve Gezi Davası tutuklusu sinemacı Çiğdem Mater’in mesajı okundu. Öldürüldüğü saatte, 15.00’te Hrant’ın sesinden “Biz Ermenilerin bu topraklarda gözümüz var. Var, çünkü kökümüz burada. Ama merak etmeyin bu toprakları alıp gitmek için değil, bu toprakların gidip dibine girmek için” sözleri dinletildi. Anma konuşmasını Hrant Dink’in arkadaşı yönetmen Emin Alper yaptı. Hrant Dink için “Ona tahammül etmeleri mümkün değildi; çünkü o kışkırtıcı olmadan dürüst konuşabilen, düşmanlaşmadan düşmanlığı yeren, kavgacı olmadan tavizsiz olmayı başarabilen, cesur olmak dışında bir var oluş bilmediği için cesur olan, bağırmadan sarsan, ulaştığı her yüreği titreten bir sesti. O sadece Ermeniler adına değil bütün ezilmişler ve sessizleştirilmişler adına mücadele veren bir sosyalistti” diyen Alper, Hrant’ın sesine tahammül etmeyenler tarafından katledildiğini söyledi.
Alper konuşmasını şu sözlerle bitirdi: “Osmanbey kaldırımlarından Hozat’a, Hozat’tan Sason’a, Sason’dan Van’a, Diyarbakır’a uzanan kan yolları ufuklar boyu uzanıp gidiyor. Gün gelecek bu yolların köşe başlarına anıtlar dikeceğiz. Her bir kurbanın hikâyesini öğrenip hepsi için ayrı ayrı yas tutacağız. İnsanlığın hikâyesini böyle değiştireceğiz. Çünkü biz Hrant’ın arkadaşlarıyız ve ona bir söz verdik. Bu söz hep birlikte eşit, insanca ve özgürce yaşama sözü. O sözü bugün kendimize bir kez daha hatırlatmak için buradayız. Hep bir ağızdan ‘Faşizme inat Kardeşimsin Hrant’ demek için buradayız. Yarın nasıl hep bir ağızdan kadın, Alevi, Kürt, gey ya da trans olacaksak bugün de övünçle, gururla ve inatla hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz diye haykırmak için buradayız. Tarih yazan kalemleri katillerin elinden almak, kardeşliğin hikâyesini birlikte yazmak için buradayız. O halde bir kez daha yeniden ve hep bir ağızdan: Faşizme inat kardeşimsin Hrant.”
Turgut’un ardından konuşan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ise şunları söyledi: “Türkiye geleceğine güvenle bakmak istiyorsa önce geçmişiyle yüzleşecek. Geçmişle yüzleşmenin bir yolu da Ermeni Soykırımı ile yüzleşmekten geçiyor. Farklı etnik ve inanç yapılarına yapılan katliam ve soykırımlarla yüzleşmekten geçiyor. Yüzleşmek için de hakikat gerekiyor. Hakikatleri araştırmalıyız ve kabul etmeliyiz. Hâlâ bu topraklarda hakikat inkâr ediliyor ve adalet arayışı devam ediyor. Hrant bir barışseverdi, Hrant bir gazeteciydi, Hrant bir insanseverdi. Ona kıydılar. Ancak biz bu topraklara barışı getireceğiz.”
“Biz yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip insanlardandık”
“Hâkim «Türk Milleti» adına karar vermişti ve benim «Türklüğü aşağıladığımı» hukuken tescillemişti. Her şeye dayanabilirdim ama buna dayanmam mümkün değildi. Benim anlayışımla, bir insanın birlikte yaşadığı insanları etnik ya da dinsel herhangi bir farklılığı nedeniyle aşağılaması ırkçılıktı ve bunun bağışlanır bir yanı olamazdı…
Yargı yurttaşın haklarını değil, Devlet’i koruyor.
Yargı yurttaşın yanında değil, Devlet’in güdümünde.
Nitekim şundan bütünüyle emindim ki, hakkımda verilen kararda da her ne kadar «Türk Milleti adına» deniyor olsa da şu çok açık ki «Türk Milleti adına» değil, «Türk Devleti adına» verilmiş bir karardı bu…
Ne yazık ki artık eskisinden daha fazla tanınıyorum ve insanların «A bak, bu o Ermeni değil mi?» diye bakış fırlattığını daha fazla hissediyorum.
Ve refleks olarak da başlıyorum kendi kendime işkenceye.
Bu işkencenin bir yanı merak, bir yanı tedirginlik.
Bir yanı dikkat, bir yanı ürkeklik.
Tıpkı bir güvercin gibiyim...
Onun kadar sağıma soluma, önüme arkama göz takmış durumdayım.
Başım onunki kadar hareketli... Ve anında dönecek denli de süratli…
Biz yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip insanlardandık.
Türkiye’de kalıp yaşamak hem bizim gerçek arzumuz hem de Türkiye’de demokrasi mücadelesi veren, bize destek çıkan, binlerce tanıdık tanımadık dostumuza olan saygımızın gereğiydi.
Kalacaktık ve direnecektik…
Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.
Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.
Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.”
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, devletin kendisi için hazırladığı kanlı planından habersiz 10 Ocak 2007’de kaleme almıştı bu satırları. Tedirginlikle geçen 9 günün ardından 19 Ocak 2007’de Agos Gazetesi binasının önünde kontrgerilla güçleri tarafından katledildi. Devlet, Hrant’ın katili Ogün Samast’ı ilk önce 17 yaşında milliyetçi duyguları kabarmış bir genç olarak göstermişti. Araştırmalar derinleştikçe, Trabzon ve İstanbul Emniyetleri ile Jandarma Komutanlıklarının da işin içinde olduğu, organize bir cinayet çıktı ortaya. Hatta dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bu dava için “Ankara’nın dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyeceğiz” sözünü dahi kullanmıştı. Ne var ki süreç uzatıldı, sündürüldü. Dava bir süre devlet içi hesaplaşmanın aracı haline dahi getirilmeye çalışıldı. Bir dönem Ergenekonculara karşı kullanılmaya çalışılan dava, gün geldi Gülen cemaatine karşı kullanıldı. Ama davanın 17 Ocak 2012 tarihinde görülen son duruşmasında sadece cinayetin azmettiricisi olan Yasin Hayal’e müebbet hapis cezası verilmesi ve onun dışında kimsenin içeride kalmaması, hatta terfi ettirilip el üstünde tutulmasıyla devletin katliamcı geleneği bir kez daha tescillenmiş oldu. O devlet geleneğini bizler çok iyi biliyoruz; 1915 Ermeni Soykırımından, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının katlinden, 1938’de Dersim’den, 1955’te 6-7 Eylül’den, 1978’te Maraş’tan, 12 Eylül 1980’den, 1993’te Sivas’tan, 2011’de Roboski’den, 2015’te Tahir Elçi’den ve daha nicelerinden biliyoruz.
Milliyetçilik insan zihnini felçleştirip düşünmesinin önüne geçiyor, egemenlerin sömürü düzenine hizmet ediyor. Milliyetçilik işçi sınıfının düşmanıdır, egemenlerin propagandasının aksine farklı uluslardan işçi ve emekçiler birbirlerinin düşmanı değil kardeşidir. Hangi ülkede olursa olsun egemen sınıf ve onun devleti, tam da Hrant gibi zihni ve yüreği kardeşlik duygularıyla dolup taşan, yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip olan insanları katlediyor; ezilenlerin, emekçilerin, işçi sınıfının mücadelesini bastırmaya ve sömürü düzenini sürdürmeye çalışıyor. Ama tarih de gösteriyor ki egemenler ne yaparlarsa yapsınlar bu mücadeleyi bastıramayacaklar; tarihsel olarak haklı olanın bir gün mutlaka dünyada belirleyici olmasının önüne geçemeyecekler!
link: Marksist Tutum, Hrant Dink Katledilişinin 16. Yılında Anıldı: “Faşizme İnat Kardeşimsin Hrant”, 20 Ocak 2023, https://fa.marksist.net/node/7835
İnsanlığın Kurtuluşu Mücadelesinde Bir Sembol: “Ey Özgürlük”
Büyük Önder Lenin!