Faşist rejimin sekiz yıldır Kürt siyasi hareketinin başında Demokles’in kılıcı gibi salladığı Kobanê davası 16 Mayısta karara bağlandı. Tam da rejimin niteliğiyle uyumlu biçimde, bu davada yargılanan çok sayıda HDP’li siyasetçiye onlarca yıla varan ağır hapis cezaları yağdırıldı. 18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı davada HDP eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş’a toplamda 42, Figen Yüksekdağ’a ise 30 yıl ceza verildi. Sadece 11 kişi beraat ederken, 5 kişi için de tahliye kararı çıktı. Fakat geri kalan Kürt siyasetçiler hakkında “devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozma” ve “örgüt üyeliği” suçlamasıyla 10 yılı aşan ağır cezalara hükmedildi.[*] Son yerel seçimlerde bir kez daha Mardin Belediye Başkanlığına seçilen Ahmet Türk de örgüt üyeliği suçlamasıyla 10 yıl ceza alanlar arasında yer alıyor.
Hatırlanacağı gibi, IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te Kürt illerinde yapılan kitlesel eylemler azgın bir polis terörüyle karşılaşmış, onlarca insan hayatını kaybetmişti. Bu ölümlerin sorumluluğu ise “halka sokağa dökülme çağrısı yaptınız” denerek başta Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP yöneticilerinin sırtına yüklenmişti. Davada isnat edilen suçlardan biri, hatta rejim tarafından en çok öne çıkarılanı buydu. Ancak üzerine bu isnatta bulunulanların tümüne beraat kararı verildi.
Kararın açıklanmasının ardından özellikle Kürt illerinde yükselen tepkilerin sokağa taşmasını engellemek isteyen rejim, Diyarbakır, Şırnak, Hakkâri, Batman, Mardin, Siirt, Van, Ağrı, Dersim, Bingöl, Muş, İzmir ve Adana’da açık ve kapalı toplantılar ile her türlü protesto eyleminin dört gün boyunca yasaklandığını duyurdu.
Erdoğan’ın yerel seçimlerin ardından CHP’nin işbirliğiyle yarattığı aldatıcı iklimden faydalanmak için “normalleşme” söylemini diline dolaması, bir kesimde Kobanê davası için de beraat beklentileri yaratmıştı. Fakat açıklanan karar, rejimin faşist niteliğini bir kez daha apaçık ortaya serdi. Faşist rejimin inşası aşamasında bir kumpas davası olarak başlayan ve her aşaması o şekilde devam eden bu dava, çok açık bir şekilde Saray talimatlarıyla ilerlerken, yine oradan verilen hükümle nihayete erdirilmiştir.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın kararın ardından dile getirdiği gibi, “Sincan’da dava görülen mahkeme salonunda İstiklal Mahkemelerinin ruhu, 12 Eylül, 12 Mart darbelerindeki yargılanmanın ruhu tekrar hortlamıştır. 21. yüzyılda normalleşme, yumuşama mesajlarının verildiği bu süreçte HDP, Kürt siyaseti, devrimciler, demokratlar siyaset sahnesinden silinmeye çalışılmıştır”.
Kobanê davasının gelişimi aslında faşist rejimin inşa sürecine paralel bir şekilde ilerledi. 2016 Mayısında Kobanê eylemleri gerekçe gösterilerek “halkı suç işlemeye tahrik” suçlamasıyla dokunulmazlıkları kaldırılan ve 2016 Temmuz faşist darbesini takiben Kasım ayında aralarında Yüksekdağ ve Demirtaş’ın da bulunduğu 12 milletvekili tutuklandı. Fakat 2018’e kadar suç isnadı bile netleştirilmeden dava askıda tutuldu. Bu süreçte, yıllarca yargılanmaksızın tutuklu durumda tutulan Demirtaş ve diğer tutsakların tahliyesini öngören AİHM kararları hiçe sayıldı. Davanın gelişimi tümüyle Erdoğan rejiminin konjonktürel ihtiyaçlarına göre belirlenen bir seyir izledi. 2018 seçimlerinden hemen önce dava süreci hareketlendirildi ve onlarca HDP milletvekili ve yöneticisi daha bu dosyaya dâhil edildi. İlerleyen dönemde bunların bir kısmı tutuklandı ve dahası bu davaya dayanarak HDP hakkında kapatma davası açıldı. Rejimin attığı tüm adımlar, sıranın HDP’ye ve ardından da muhtemelen DEM Partiye geleceğini gösteriyor.
Kobanê davasında kararın açıklandığı gece, 28 Şubat davasından tutuklu 7 general için af kararı çıkarılması da rejimin kalıcılaşma adımlarının bir parçasını oluşturmaktadır. Mümkün olduğunca CHP’yle uzlaşıp radikal muhalefeti etkisiz hale getirme stratejisine dayanacağı anlaşılan bu yeni yol haritasının radikal muhalefet açısından bir yeniliği yoktur elbette. Zira hedefe konan Kürt hareketi ve sosyalist hareket rejimin inşasına giden yolun başından itibaren hedefe konmuştur zaten. Bugün yapılmak istenen CHP’nin buna sessiz kalmaya devam etmesini sağlamaktır. AKP’nin siyasi desteğinin aşınması ve ekonomik tablonun bu aşınmayı hızlandırmaya devam etmesi, Erdoğan’ı rejimi kalıcı kılmak için yeni atılımlar yapmaya mecbur kılıyor. Onun bu süreçte en çok istemediği şey, yerel seçimlerden birinci parti olarak çıkan CHP’nin toplumsal muhalefeti harlayacak bir politik hatta girmesidir. Aslında yerel seçimlerden bu yana tüm yaşananlar, sadece AKP-MHP ittifakının değil devletin çok daha geniş bir kanadının bu doğrultuda, yani CHP’yi uzlaşma hattında tutma doğrultusunda harekete geçtiğini gösteriyor. Hele de önümüzde HDP’nin kapatılması, kayyum uygulamasının yeniden devreye sokulması, sınır ötesi askeri harekâtların şiddetinin arttırılması gibi planlar varken, muhalefeti bölmek rejim açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Türkiye işçi sınıfı ve ezilen Kürt halkı için yaşamsal önemde olansa düzen güçlerinin oyunlarına gelmeyip, faşizme karşı mücadele hattını güçlendirmektir. Bunun en temel gereği ise Kürt düşmanlığına, şovenizme geçit vermemektir.
[*] Verilen cezalara dair ayrıntılı bilgi için bkz: https://artigercek.com/guncel/kobane-davasi-karar-durusmasi-goruluyor-30...
link: Marksist Tutum, Kobanê Davasında Şaşırtmayan Karar, 17 Mayıs 2024, https://fa.marksist.net/node/8265
İtaatkâr Gençlik Yaratma Çabalarının Yeni Adımı: Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli
Öğretmenler Son Yılların En Büyük Grevini Yaptı