

Sevgili işçi kardeşlerim, bu mektubumun başlığı ve daha fazlası, aylar önce gördüğüm bir rüyadan ilham alıyor. Öyle sıradan, unutulup gidecek bir rüya değildi. Çünkü sevgili ustamı rüyamda çok nadir görmüşümdür. Rüyam sanki saatlerce sürmüş gibiydi. İlk bölümünde, 1981’in Ocak ayında kaybettiğim ustam ve eşi, sevgili Nurcan ablam vardı. Ustam öylesine canlıydı ki elimi uzatsam dokunacak kadar yakınımdaydı. Beraber çalıştığımız fabrikadaydık. Bana yapacağım işi tarif ediyordu. Gözlerime bakışı, “Anlamadıysan, anlayana kadar sor” der gibiydi. İşimi onun istediği gibi yaptığımı anladığında ise sadece “devamını bekliyoruz” diyordu.
Ustam bizlere işi öğretirken “daha iyisini yapmanı bekliyorum” derdi. Nurcan ablamın da üzerimde büyük emeği vardır. Evlerinde beni kendi çocukları gibi büyütmüş, beslemişlerdi. O yüzden, ne zaman acıksam, zihnimde Nurcan ablamın leziz yemekleri canlanır.
Ama rüyam burada bitmedi…
Rüyamın devamında telefonum çaldı. Yurtdışından gelen bir aramaydı. Kapatacakken yanlışlıkla açtım. Telefonun mikrofonu açıktı ve temiz bir Türkçeyle konuşuyorlardı. Sesleri tanıdıktı ama kim olduklarını bir türlü çıkaramıyordum. Rüyamda ve uyandığımda hissettiğim mutluluğu tarif etmek imkânsız. Çünkü arayanlar, ustamdan sonra benim için en değerli iki insandı. Bu rüya, aylar boyunca zihnimde benimle birlikte dolaştı. Ve sonunda fark ettim ki, bu insanların bana kattıkları sadece bende kalmamalı. Çünkü insanlaşmak, öğrendiklerimizi işçi sınıfının mücadelesine aktarmakla mümkündür.
Ustamın bana ilk öğrettiği şey, işi düzgün yapmaktı. Her gün yeni bir şey öğrenmemi sağladı. Ama zaman geçtikçe fark ettim ki bana sadece meslek öğretmiyordu. Beni, sınıf bilinciyle yoğrulmuş bir işçi olarak yetiştiriyordu. Ustamın en sevdiği sözlerden biri “meyve dolu ağacın dalları eğilir” idi. Yani ne kadar bilgi ve deneyim kazanırsan, o kadar mütevazı olmalısın. Bir diğer öğüdü ise “ibadetlerin en büyüğü çalışmak ve üretmektir” sözüdür. Bana her zaman “kendin giyecekmişsin gibi iş yap” derdi. Eğer aceleyle ve özensiz bir iş yaparsam, hemen uyarırdı: “Acele yapılan iş başa beladır.” O yüzden, hâlâ birinin üzerindeki giysinin işçiliğine dikkat ederim. Mesleki deformasyon gibi bir şey! Ama ondan öğrendiğim en büyük şey şuydu: Çalışmak ve üretmek olmadan insan değişemez. Tabii ki ustamın bahsettiği “insan”, bizim sınıfımızın insanıydı: İşçi sınıfı!
Rüyama döneyim. Rüyamda telefonla konuşan iki kişi vardı ve onlar ustamın söylediği gibi işçi sınıfı için çalışan ve işçi sınıfı için üreten, ömürlerini buna adayan insanlardı. Onlarla hiçbir zaman yüz yüze görüşmedim. Ama rüyamda, sanki yanı başımda duruyorlardı. Onların söylediği tek şey vardı: “Devamını bekliyoruz.” İşte bu söz, işçi sınıfının mücadelesine adanmış hayatların bir yankısıdır. Bu insanlar, ömürlerini sınıf mücadelesine adamışlardı. Ama bu, bir körü körüne inanış değildi. Onlar, işçi sınıfının tarihsel bilinciyle donanmış, dünden bugüne, bugünden yarına mücadele edenlerdi. Ve hâlâ mücadele etmeye devam ediyorlardı…
Bu insanlar, gerçekleri söyledikleri için taşlanmayı göze almışlardı. Tıpkı işçi sınıfının biliminin kurucuları Marx ve Engels, onların devamcıları Lenin, Troçki, Rosa Luxemburg gibi bildikleri doğrular için bedel ödemeye hazırdılar. Peki ya onlar neredeyse 60 yıl önce yollarını işçi sınıfının mücadele yolu olarak seçmemiş, mücadele etmemiş olsalardı? Bugün bizler, sınıf temelinde örgütlü olabilir miydik? Eğer onlar olmasaydı, bizler de yaşadığı topluma, insanlığa, geleceğe güvenmeyen, boş konuşan, hayattan umudunu kesmiş insanlar olurduk. O yüzden diyorum ki, onlara borçluyuz.
İlk zamanlar, ben de bir arayış içindeydim. Ama sonunda sınıf temelinde örgütlü mücadeleyle tanıştım. Ve bugün bunu en büyük şansım olarak görüyorum. Artık biliyorum ki, öğrendiklerimizi bıkmadan, usanmadan paylaşmalıyız. Deneyimlerimizi yeni işçi kardeşlerimize aktarmalıyız. Bir işçiyi, sonra bir işçiyi daha mücadelemize kazandırmalıyız. İşçi sınıfının bilimini kuranlar bize sağlam bir temel bıraktılar. Onların attığı temele sadık kalmalıyız. Tıpkı bir çınar ağacı gibi, köklerimiz toprağa sıkı sıkıya sarılmalı, dallarımız geleceğe uzanmalıdır.
Ve unutmayın kardeşlerim, “Sen yolunda yürü. Bırak ne derlerse desinler.”

link: MT okuru bir işçi, “Devamını Bekliyoruz…”, 14 Mayıs 2025, https://fa.marksist.net/node/8512
Suriye Kazanı Kaynamaya Devam Ediyor
Küreselleşme Sona mı Eriyor?